İSMAİL KAZDAL Hocam’ın Ardından

Standard
Uzun zamandır hastaydı. Amansız hastalıkla boğuşuyordu. Başında çıkan tümörleri sık alıyorlar ama yeniden büyüyordu.
Birkaç kez hastaneye yatmış, her defasında da sosyal medya aracılığıyla helallik istemiş, iyileşerek geri dönüp yazı hayatına devam etmişti.
Yanılmıyorsam Temmuz ya da Ağustos ayında yine yoğun bakıma girmiş, neredeyse kendisinden umut keser gibi olduğumuz bir anda yine geri dönmüştü.

Ben İstanbul dışında olduğum için görüşmelerimiz sık sık telefonla olurdu. Telefonla arayıp “İsmail Abi bizi yine korkuttun” dediğimde; “Ne yapayım bir türlü ölemiyorum” diye espri yapmıştı.
Ardından da “Kafkas Kartalı ben ölürsem her halde benim için de yazı yazarsın. Bazı dostlarının ölümünün ardından yazdığın yazıları hep okuyorum” demişti.
Bu telefon konuşmasını bir vasiyet olarak aldım.
İsmail Kazdal Ağabeyimle tanışmamız, 1998 yıllarına dayanıyor. Kartal Uğur Mumcu Mahallesinde aynı kooperatifte kurucu ortak olarak daire sahibi olmuştuk. Kendisiyle aynı blokta birlikte idik.
Bizim oturduğumuz blok, sitenin yönetim merkeziydi. Giriş katında, büyük bir ortak salonumuz vardı. Burada akşamları çay servisi eşliğinde doyumsuz sohbetler olurdu.
İsmail Ağabey, her zaman bu sohbetlerin odak noktası olurdu. Sohbetlerimiz ekseriya din konulu, bazen de siyaset olurdu.
Adını andığımız, ya da kitabını okuduğumuz çoğu kimse ile İsmail Abinin mutlaka yüz yüze tanışıklığı olurdu. Yıllarca Cağaloğlu’nda yayıncılık yaptığı için, tanımadığı yazar ve entelektüel yok gibiydi.
Bizim eserlerini okuduğumuz ve hayranlık duyduğumuz isimlerle, o arkadaşlık yapmıştı, Necip Fazıl, Osman Yüksel, Hilmi Oflaz, Nurettin Topçu kısacası ;islami camiada devrinin bütün simaları ile yüz yüze tanışma imkanı bulmuştu.
İlkokul öğretmeni bile ünlü bir isimdi. Sadettin Kaynak başta olmak üzere, birçok bestekâra söz yazarlığı yapan Vecdi Bingöl İsmail Abinin hocasıydı.
İsmail Abi’nin babası, bir hasımlık sebebiyle, doğduğu yer olan Rize’den kaçıp Batum’a yerleşmişti. İsmail Abi 1935 yılında Batum’da doğdu. Babası Stalin rejiminin baskıları artınca, Sovyetler Birliğine dâhil olan Batum’dan kaçarak bu sefer İstanbul’a geldi.
Birkaç aylıkken İstanbul’a gelen İsmail Kazdal, Babasının yerleştiği Çengelköy’deki Vahdettin Köşkünün müştemilatında ( kendi deyimiyle köşkün at ahırlarında) büyüdü. Ömrünün ve gençliğinin önemli kısmını burada geçirdi.
1950 yılından sonra, hanedan affıyla köşkün sahipleri geri dönünce, Ulviye Sultan başta olmak üzere Osmanlı sarayının mensupları ile birlikte uzun yıllar aynı havayı teneffüs etti.
İsmail Abinin hayatı ile ilgili, bizim daha fazla teferruata girmemize hiç gerek yok. İsmail Abi, anılarını Pınar Yayınlarından çıkan SERENCAM adlı oldukça hacimli bir kitapta topladı. Akıcı üslubu ile bu eseri sizlere tavsiye ediyorum.
İsmail Kazdal, bir düşünce adamı idi. Batı ve İslam dünyasının ünlü filozoflarının eserleri yutmuştu. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında, İslam dünyasından kopuk bir politika izlenmesi sonucunda, araya büyük bir mesafe girmişti.
1960’lı yılların Türkiye’sinde İslami eserler ve Müslüman entelektüeller yok gibiydi. Bediüzzaman hareketi yer altına itilmiş, Necip Fazıl Büyük Doğu mecmuası ile bir şeyler yapmaya çalışıyor ancak başına gelmeyen kalmıyordu.
Çengelköy’ün ünlü Çınaraltı kahvehanesinde arkadaşları ile bir sohbet halkası oluşturan Kazdal, kısa sürede tanındı. Dönemin ünlü sair ve düşünürü Necip Fazıl’ın dikkatini çekti. Necip Fazıl Kazdal’ı yanına aldı ve Büyük Doğu mecmuasını bir müddet ona emanet etti.
Bunun dişında ,dönemin önemli dergisi olan Hilal ,Kazdal’ın ellerine teslim edildi. İleride Türkiye’de İslami mücadelenin tarihini yazanlar Hilal dergisine ayrı bir sayfa açacaklardır.
Hilal, İslam dünyasından ilk tercüme makaleleri yayınlayan dergidir. Seyyit Kutub’un makalelerinin tercümeleri ilk kez Hilal dergisi ile İslami kesimle buluşmuştur. İslami literatürün aykırı sesi olarak görülen İbn-i Teymiye, Kazdal vasıtasıyla Türk okuyucusuyla buluşmuştur.
İsmail Kazdal, Kur’an mesajının insanlara ulaşması noktasında yaşanan sıkıntılardan rahatsızdı. Ona göre Kur’an “ apaçık” olarak insanlara hitap ediyordu. Cahiliye devri Araplarının anladığı Kur’an’ı zorlaştıranlara karşı amansız bir mücadele içindeydi.
Allah ve peygamberine iman ve saygı çerçevesinde dini konuların tartışılmasından yana idi. İsmail Abiyi sünnet konusunda acımasızca eleştirenler, onun sünneti inkar etmediğini elbette biliyorlardı. İsmail Abi gerçek hadislerin yanında yüzbinlerce uydurma hadisin varlığını söylerken elbette delillerini de ortaya koyuyordu.
Onun Üniversite mezunu olmadığını , akademik bir titri bulunmadığını söyleyerek küçümseyenler, ilmin okuyarak edinildiğinin farkında olmayanlardır. Kazdal benim gördüğüm kadarıyla gece gündüz demeden okuyan bir insandı.
Bitmek tükenmek bilmeyen bir azmi vardı. İleri denecek yaşta bilgisayar klavyesine ve sosyal medya kullanımına hâkim olmuş ve bunu çok iyi kullanmaya başlamıştı.
İsmail Abi aynı zamanda sporsever ve fanatik Galatasaraylı idi. Aynı zamanda aristokrat ruhlu bir insandı. Osmanlı Hanedanı mensuplarıyla birlikte uzun yıllar yaşamanın etkisi onu aristokratlaştırmıştı. Galatasaraylı oluşunu da, takımın bir aristokrat takımı olması ile izah ederdi. Takımın transfer politikası dâhil her şeyi ile ilgilenirdi. Takımın bütün oyuncularını tanır, maçları televizyondan takip ederdi.
Rahmetli Şaban Kuyumcu ile beni ayrı severdi. Şaban’ın vefatında çok üzülmüştü. Şaban İsmail Abiyi çok gezdirirdi. Bir defasında birlikte Gönen Ekşidere kaplıcalarına gitmiş, üç gün kalmıştık. İsmail Abi burayı çok sevmiş, Şaban’ın ölümünden sonra da sık sık gider olmuştu.
O Ekşidere Kaplıcalarına gidince Gönen Belediye Başkanı dahil, Gönenli bir çok elit onu mutlaka ziyaret eder ,yalnız bırakmazlardı.
İsmail Abi mahallemizde de özel bir ilgi görürdü. Semtimizin en önemli Pastanesi olan Beyaz Köşk’te özel bir masası vardı. Pastane sahipleri o masayı İsmail Abi için hazır tutarlardı.
Son iki yıldır, evden biraz uzak yerlere gitmek için akülü araba kullanırdı. Akülü arabasıyla Uğur Mumcu Mahallesi’nde tur atardı. Pastanede bir taraftan sohbet ederken, diğer yandan da bilgisayarla yazı yazardı.
Kendi adına ismailkazdal.org sitesinin yanında , ayrıca kuranikerim.org adlı sitede okuyucu suallerine cevaplar verirdi. Bu sitede cevaplanan sualler umarım ileride bir kitap haline gelir. Siyasi ve dini konularda binlerce soruyu cevaplamıştır.
İsmail Abinin sosyal medyada yaptığı bazı paylaşımlar, zülfiyare dokunduğu için, bazı çevrelerin acımasız eleştirilerine uğrardı. Bazen hakarete varan eleştirilere sakin bir dille cevap verir , çoğunda da cevap vermeye tenezzül etmezdi.
Ben İsmail abi ile çok uzun zaman beraber oldum. Bilhassa hafta sonları, onu uzun yıllar yaşadığı Çengelköy Çınaraltına götürür, oradan Vahdettin Köşküne çıkar tarihte yolculuk yapardık.
Maalesef başımızdaki pandemi belası yüzünden son zamanlarında kendisini görmek nasip olmadı. Yine kısıtlamalar sebebiyle cenazesinde saf tutmak da nasip olmadı.
İsmail Abi:
Seni bir kaç sayfaya sığdırıp anlatmak çok zor. Senin hakkında da yazı yazmak daha da zor . Biliyorum bu satırları okuyabilseydin kim bilir ne kadar çok eleştirilecek yerler bulurdun.
Seni geç tanımakla birlikte, senin sevgine mazhar olma bahtiyarlığına erdiğim için çok mutluyum. Bu dünyada, insanı Allahtan uzaklaştıran şeytani hırs ve heveslerin hepsinden uzak durmayı başardın. İsteseydin çok büyük paralar kazanabileceğin bir hayatın aksine, ömrünün büyük bir kısmını cüzi bir emeklilik maaşıyla geçirdin.
Bu dünyada onlarca eserinle silinmez bir iz bıraktın. Oğluna, kızlarına ve ailene şerefli bir isim bıraktın.
Rabbim seni ukba âleminde cennetiyle müşerref kılsın. Rabbim merhametiyle muamele eylesin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir