Cevdet Said’e veda

Standard

Adını sık duyduğum bir insandı. Suriye’ye bir şekilde yolu düşen Çerkesler ve ilahiyatçılar mutlaka onu Golan eteklerindeki Bir-i Acem köyündeki evinde ziyaret ederlerdi.
Cevdet Said 31 Ocak 1931 tarihinde Suriye Golanda Bir-i Acem köyünde dünyaya geldi. Doğum gününe bir gün kala İstanbul Gülhane Sultan Abdülhamit Han hastanesinde Hakka yürüdü.

 
Cevdet Sait, aslında bütün dünya entellektüellerinin, düşünürlerin, sosyologların, felsefecilerin ve İslam âlimlerinin çok yakından tanıdığı bir insandı. İslam âleminin GANDİ’si unvanıyla tanınmıştı. Dünya çapında bir insan hakları savunucusuydu.
Savunduğu ilkeler uğruna büyük bedeller ödedi. Hafız Esad ve Beşer Esad Suriye’sinde büyük zulümler gördü. Zindanlara atıldı. Yine de en ufak bir yılgınlık göstermedi.
Esat yönetimi tarafından bütün kamu haklarından yoksun bırakılmış, en ufak bir sosyal güvencesi, tek dikili ağacı bile olmayan bir insan olarak hayatını sürdürdü.

İleri yaşlarında köyünde arıcılık yaptı. Bal üretti; Suriye’nin en güzel ballarını üretip sattı. Traktör tepesinde eş ve dostun arazilerini ekip biçti. Elde ettiği ot ve samanla inek baktı, süt sattı, kimseye el açmadı.

Bunları yapan Cevdet Said o sıralarda ünü dünyayı tutmuş bir insandı. ABD, Fransa, Belçika, Rusya ve dünyanın on beş ülkesinde sayısız konferans vermişti. Böylesine ünlü bir insan köyünde çiftçilik yaparak geçiniyordu.
Cevdet Sait 1965 yılında kitap neşriyatına başlamıştı. Cezayirli ünlü mütefekkir Malik Bin Nebi’nin hem öğrencisi hem de halefi olmuş, onun öğretilerini dünyaya yaymaya çalışıyordu.

Malik Bin Nebi’nin “ sömürgeleşmeye elverişli olmak” kavramını somutlaştırarak İslam âlemini aydınlatmaya çalıştı. Bir toplum, Allahtan umut keserek başka toplumlardan medet umarak gelişemez, dünyada Allahtan başka mutlak güç yoktur düşüncesini benimsemeyen toplumlar köle ve sömürge olmaya mahkûmdurlar görüşünü savundu.
Cevdet Sait bunu kendi hayatında da gösterdi. Zalim Esat rejiminin kendisine çok önemli makam ve mevkiler sunmasına rağmen hepsini elinin tersiyle iterek sadece hakkı söyledi. Bu yüzden yıllarca zindanda yattı.

Son Suriye olayları patlak verdiğinde Cevdet Said Esad zulmüne karşı çıkanların başında geliyordu. Kan dökülmemesi için sürekli barış çağrıları yaptı. Cevdet Said savaş karşıtı bir aktivistti. Dünyadaki bütün nükleer silahların yasaklanmasından yanaydı. Bununla ilgili sayısız konferans verdi. 2012 yılında kardeşi Muhammed Esat güçlerinin açtığı ateşle şehit edildi.

Cevdet Said’in de hayati tehlikesi sürüyordu. Bütün çağrılarımıza rağmen Suriye’den ayrılmamak için direniyordu. Kafkas Vakfı olarak yardımcı olmak istiyorduk. 2012 yılının sonunda ikna olarak Kilis Öncü Pınar sınır kapısına geldi. Buradan Türkiye’ye girişi için zamanın dış işleri bakanı Ahmet Davutoğlu özel girişimde bulunarak Türkiye’ye girişini sağladı.

Üstat Cevdet Said Gaziantep üzerinden havayolu ile İstanbul’a geldi. Burada Kafkas Vakfı görevlileri tarafından karşılandı. Ailesiyle birlikte Beykoz Belediyesinin tahsis ettiği yere yerleştirildi. Burada birkaç yıl konakladı.

Türkiye’de bulunduğu yıllarda Kafkas Vakfında Perşembe akşamları periyodik sohbetler yaptı. Anadolu’nun bazı şehirleri başta olmak üzere yüzden fazla konferansa katıldı. Gazete ve dergilere sayısız makaleler yazdı.

Cevdet Sait çok üretken bir yazardı. Yazılarından ve kitaplarından asla telif almazdı. Basılı kitapların aynı zamanda internetten PDF olarak ücretsiz olarak okurların hizmetine sunulmasını isterdi.

Ben kendisinin otuza yakın konferansında Tercüman olarak bulundum. İlginç olan husus, üstat, konferanslarını ekseriya Çerkesçe yapar, bizde Türkçe tercümesini yapardık.

Asla kendisinden övgüyle bahsedilmesinden hazzetmezdi. Özel hayatı ile ilgili sorulan soruları ustaca geçiştirerek, konuyu İslam’a ve insan haklarına getirir konuşmasına devam ederdi.

Mültecilik ailesini darmadağın etmişti. Büyük oğlu Saib Kanada’nın kabul ettiği mülteciler arasında bu ülkeye yerleşmişti. Küçük oğlu Beşir ve kızı Kevser İstanbul’da ikamet ediyorlardı.
Cevdet Said ve ailesi üç yıl önce Türk vatandaşlığına geçmişti. İstanbul’da Acıbadem semtinde ikamet ediyordu. Bundan yirmi gün önce hastalandı Covit teşhisiyle GATA Sultan Abdülhamit Han hastanesinde tedavi altına alındı.

Yirmi güne yakın hastanede yatan üstat, doğum gününe bir gün kala emaneti geri teslim edip hakka yürüdü.

Kendisi her ne kadar kendi hayatını yazmaya değer bulmasa da, Kafkas Vakfı olarak inşallah ölümünün birinci yılına yetiştirmek üzere bir kitap hazırlamayı düşünüyoruz.
Rabbim mekanını cennet eylesin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir