ÇERKESLER NE İSTİYOR?

Standard

Türkiye’deki varlıkları 1864 yılında vatanlarından zorla sürülmeleri ve soykırıma uğratılmalarına dayanan Çerkes toplumunun, bu tarihten önce de Osmanlıda kısmı olarak varlığı bilinen bir gerçektir.

Çerkesler ,Osmanlıda bazı zamanlar padişah eşi, bazı zamanlar sadrazam, bazı zamanlar da önemli bürokrat olarak bu topluma hizmet etmişlerdir.

Osmanlının çöküşünden sonra kurulan yeni Türkiye Cumhuriyetinde Çerkesler, Kurtuluş savaşının içinde aktif şekilde rol almışlar, önemli hizmetlerde bulunmuşlardır.

İlk kurucu meclise baktığımızda, hazır bulunan mebusların neredeyse yüzde ondan fazlasının Çerkes ya da Kafkas kökenli olduğunu görürüz.

Çerkes toplumu, Osmanlı içinde son derce teşkilatlı bir yapıya haiz, kendi dilleriyle eğitim veren okulları, kreşleri,spor kulüpleri(BJK) varken, cumhuriyetin kuruluşundan sonra,spor kulübü hariç diğer bütün kurumları kaybetmişlerdir.

Sarıkamış, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı dahil, Çerkesler bu topraklar için can siperane bir mücadele vermişlerdir. Kurtuluş Savaşı sırasında yaşanan iç siyasi çekişmelere kurban edilen Çerkes Etem bahane edilerek, bir halka hain damgası vurulmuş, tüm Çerkes halkı yıllarca töhmet altında bırakılmıştır.

Yine ihanet bahanesiyle ,hiçbir günahı olmayan Gönen ve Manyas yöresindeki bazı Çerkes köyleri yerlerinden edilerek doğuya sürülmüşlerdir.

Kısacası Çerkes toplumu, tek parti yönetimi boyunca büyük bir baskı altına alınmış, ana dili olan Çerkesçe’yi konuşması bile yasaklanmıştır.

1950 yılından sonra başlayan çok partili dönemde baskılar kısmen azalsa bile, dil üzerindeki baskılar aynı şekilde devam etmiştir.

Çerkes toplumu ,2000’li yıllara kadar kendi adını ve kimliğini taşıyan isimlerle dernek kuramamıştır. Sadece bir coğrafi isim olan “Kuzey Kafkasya “adı altında dernekler kurulabilmiştir.

İki binli yıllardan sonra ülkemizde yaşayan farklı kültürel azınlıklar ile ilgili başlatılan “Açılım” politikası sonucu anadilinde eğitim adı altında bazı haklar elde edilmiştir.

Çerkes toplumu bu gün, Osmanlıdaki Çerkes Teavün Cemiyeti’nin 1919 yılında İngiliz baskısıyla kapatılmasından sonra; o zamana göre çok şey kaybetmiş durumdadır.

O tarihlerde neredeyse yüzde doksanlarda olan dili konuşma oranı , günümüzde yüzde onun da altına düşmüştür. Hele elli yaşın altındakiler için durum tam bir felakettir.

Ak Parti iktidarı ile başlayan kültürel alanlarda yapılan açılım faaliyeti, sadece Kürtçe ile sınırlı tutulmuştur. Yirmi dört saat yayın yapan bir Kürtçe televizyon varken, Kürtlerden sonra bu ülkede en kalabalık gurubu teşkil eden Çerkesler ,yıllardır talepte bulunmalarına rağmen bu haktan mahrum bırakılmışlardır.

İlk öğretim okullarına konulan seçmeli Çerkesçe dersleri ,dostlar alışverişte görsün kabilinden olmuştur. Yıllarca acımasızca bir asimilasyon yaşayan Çerkes toplumu, kalabalık şehirlerin içinde örgütlenerek bu dersi almaya mahkum edilmiştir.

Şehirlerde dağınık olarak yaşayan Çerkeslere, bulunduğu okulda belli sayıda bir öğrenci gurubu oluşturması istenmektedir. İstenen sayı bulunmazsa o okulda sınıf açılamamaktadır.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, geçmişte Kürt ve Romanlar ile ilgili özel toplantılar yaparak isteklerini dinlemiş,bazılarını da yerine getirmişti.

Çerkesler değişik platformlarda, anadilde eğitim ve ÇERKES TV gibi isteklerini dile getirmelerine ve bununla ilgili mitingler yapmalarına rağmen seslerini bir türlü külliyeye duyurmaya muvaffak olamamışlardı.

Oğuz Berk’in öncülüğünde sekiz yıldır tertiplenen Kafkas diasporası ödül törenlerinin dokuzuncusunun Ankara’da bir otelde tertip edilmek istenmesi ve programa cumhurbaşkanının da davet edilmesi ile program bambaşka bir mahiyet kazandı.

Sayın Cumhurbaşkanının ilgi göstererek bu törenin Külliyede yapılmasını istemesi ile bu program tüm Kafkas camiasına mal olmuştur. Cumhurbaşkanının bu programa ilgi duyması aslında bizim başarımız da değildir.

2019 seçimleri sebebiyle bir takvim işlemektedir. Bu takvim çerçevesinde Sayın cumhurbaşkanımız Türkiye’deki farklı kültürel gurup temsilcileri, sivil toplum kuruluşları, cemaatler ve çeşitli azınlıkların temsilcileri ile toplantılar yapmayı düşünmekteydi.

Bu hususu külliyede görev yapan çok üst düzey bürokrat bir arkadaşımdan bizzat duydum. Oğuz Berk daveti ile bu olay biraz daha alevlenmiş oldu.

Böyle bir toplantının yapılacak olması kesinleşince, Çerkes toplumu, her zamanki dağınıklığını ve anlaşmazlığını yeniden sergilemiş oldu. İlk önce hangi gerekçe olursa olsun Oğuz Berk konunun dışına itildi.

Bu organizasyon, zaten tek başına Oğuz Berk tarafından yapılamazdı. Söz konusu Külliye ile muhatabiyet olunca resmi ve kurumsal bir yapıda olması gerekirdi. Oğuz Berk’in ifadesine bakılırsa, kendisinin durumu sivil toplum kuruluşları ile paylaştığı; KAF-FED’den ise cevap alamadığı anlaşılıyordu.

Daha önce kaleme aldığım bir yazıda Oğuz Berk konusunu işlediğim için burada tekrar etmek istemiyorum. Burada söz konusu olan bizim şahıslarımız değildir. Yapılacak olan şey, bu toplum için çalışan,söyleyecek sözü olan her kurum ve kuruluşun sahada olmasıdır.

Bu gün, aramızdaki fikir ayrılıklarını gündeme getirecek ayrışma günü değildir. Bu gün siyasi düşüncelerimizi ön plana çıkararak iktidarda bulunan yönetime karşı tavır yapılacak bir zaman değildir. Bu gün Külliyede Cumhurbaşkanını karşısına birlik ve beraberlik halinde çıkılması gereken bir gündür.

Külliyede yapılacak toplantıda, Çerkes toplumu her fikir ve düşünce yapısı anlamında mutlaka temsil edilmelidir. KAF-FED bu toplantıya katılma konusunda zorlanmalıdır. Şayet katılmazsa, bağlı derneklerin başkanları tek tek aranarak bu toplantıya mutlaka davet edilmelidir.

Bu toplantı öylesine geniş bir tabana yayılmalıdır ki, mümkünse Çerkes köyleri adına kurulu olan dernekler bile bu toplantıya davet edilmelidir.

Bunu şu açıdan önemsiyorum, yarın öbür gün Külliyede açıklanması ihtimal dahilinde olan bir takım hakların elde edilmesi şerefine toplumun her katmanının ortak edilmesidir.

Toplantının tertip edilmesi hususunda önemli bir mesafe kat edildiğini biliyorum. ÇERKES-FED, ÇDP ve ÇHİ temsilcilerinin daha önce çeşitli defalar raporlar hazırlayarak siyasilere ilettiklerini de biliyorum.

Günümüz ben yaptım sen yaptın tartışmasının yaşanacağı bir gün değildir. Söz gelişi yarın buyurun size ÇERKES TV dedikleri zaman, ertesi gün yayına başlayabilecek bir kapasitede olduğumuzu gösterme günüdür.

Başkanlık sistemine geçerken, Önemli değişikliklerin yaşanacağı Türkiye’de, Çerkes toplumu olarak önümüze çıkan fırsatı iyi değerlendirmeliyiz.

İş işten geçtikten sonra vah dememek için egolarımızdan mümkün olduğunca arınalım derim.

2 thoughts on “ÇERKESLER NE İSTİYOR?

  1. Ümit şahin

    Çerkeslerin var olan kültürlerinin korunması birey olarak çerkezleri ilgilendirdiği gibi büyük bir devlet olma çabasındaki türkiye cümhuriyetinin de sorunudur bu sorunu devlet destek olup çözmezse bunu kendi çıkarları ıçin kullanacak bireyler kurumlar.dahasi devletlerinde çıkması kaçınılmazdır

  2. Şamil Erdoğan

    Teşekkürler Mehdi Hocam. Tanım ve önerileriniz çok yerinde. Umarım, STK’larımız üzerlerine düşen görevi yaparlar. Saygılar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir