Her seçim döneminde, ya da referandum gibi bir tercih durumunda, çerkes toplumu ,ya da Kafkasyalılar bir şekilde görüş beyan ederler. Bu durum bana göre en doğal haklarıdır.
Buna karşılık da bazı çevreler “Kafkasyalılar, ya da çerkesler adına konuşma hakkını kimden aldınız?” gibi son derece soyut ve cevabı olmayan sorular sorarlar. Sayıları beş ile yedi milyon arası telaffuz edilen tüm çerkeslerden kim nasıl izin alacaksa…
Benim de aralarında bulunduğum bir gurup arkadaş ile birlikte, 16 Nisan referandumunda evet oyu vereceğimizi belirten bir metin kaleme aldık. Bu metinde de “Aşağıda imzası bulunan biz Kafkas kökenliler” dedik. Bununla birlikte bize katılmak isteyenleri de imzaya davet ettik.
Bu metni okumayan, sürekli bozuk plak gibi tüm Kafkasyalılar adına konuşma hakkını size kim verdi diye soru soranlara,Allah sizi ıslah etsin demekten başka sözümüz yok.
Çerkeslik, ya da Kuzey Kafkasyalılık bir siyasi kimlik değil, bir mensubiyet ya da aidiyet veya genetik bir miras. Bu kimliği taşıyan insanların faklı dünya görüşü veya farklı siyasi tercihe sahip olmalarından daha doğal ne olabilir.
Çerkesler, dünyada yaşayan binlerce kavim arasında yer alırlar. Yaratılış ve insan onuru açısından bütün kavimler eşittir. Bunun aksini hiç kimse iddia edemez. Başkalarına yaptığımız eleştirileri kendimiz için de rahatça yapabilmeliyiz..
Milliyetçiliği ırkçılık seviyesinde gören bir siyasi anlayışı eleştirip onu yerden yere vururken, aynı hataya düşerek, Çerkesliği bir imtiyaz ve birinci sınıf olarak görme anlayışını nereye oturtabiliriz.
Benim inancım odur ki, en hakir insan konumundayken inancı ve takvasıyla peygamberimizin en yakın halkasına dahil olan Bilal-i Habeşi ne güzel bir örnektir. Azatlı köle olan ve 18 yaşında İslam orduları müfreze komutanlığına atanan, simsiyah bir zenci Usame bin Zeyd’in gerçek değerini veren sistem benim için gerçek bir ölçüdür.
Hiç kimse Çerkes olduğu için başkasından üstün değildir. Ben kendimi idrak ettiğim andan itibaren Çerkes ve Kafkasya meselelerinin içinde büyüdüm. Çerkesliği de Kur’an ve sünnet çerçevesinde anladım. Benim dinim öncelikle ferdin kendi yakınlarından başlayarak halkayı genişleterek insanlığa hizmet etmesini emreder.
Her Cuma hutbesinin sonunda İmam “Şüphesiz Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder. çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. o, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. ( NAHL 90” ayetiyle bitirir. Tabi ki bu sebeple öncelik kendi akrabalarıma ve topluma hizmettir. Bu ayet diğer toplumları dışlama anlamına da gelmiyor.
Yukarıda da belirttim; Çerkeslik bir siyasi kimlik değildir. Buna karşılık çerkeslerin siyaset ile ilgili problemleri vardır. Sırf çerkeslik temeline dayalı olarak bir siyasi partinin kurulmasını yanlış bulurum. Kurulsa da başarılı olamaz Siyasi partilerin dayandıkları temel direkler vardır. Bir siyasi partinin oluşmasında en temel öge aynı dünya görüşünü paylaşmaktır. Aynı ideolojik temele dayanan bir görüşü paylaşmaktır.
Bu gün HDP’yi bir Kürt partisi olarak da nitelemek son derece yanlıştır. HDP sadece Kürt etnisitesine mensup insanlar tarafından kurulmuş ve o tabana yönelik politika yapan bir parti olarak Kürtlerden ne kadar oy alıyor.
Tahmini olarak Türkiye’de 15 milyon ya da daha fazla Kürt kökenli seçmenden bahsediliyor. HDP sadece 5.8 milyon oy almış, yani eğer sadece Kürtlerden oy almışsa Kürtlerin üçte ikisi HDP’ye oy vermiyor. Tabi HDP oyları arasında az da olsa başka gurupların oyunun olduğunu da unutmayalım.
Buradan şu sonuca geliyorum bir siyasi parti sadece etnik temele dayanarak yeterli bir çoğunluğa ulaşamaz. Bu zaviyeden bakarsak Kürtlerin en fazla temsil edildiği parti AK Partidir diyebiliriz.
Siyasi partiler, istisnalar dışında adaylarını kendi teşkilatları içinden çıkarırlar. Hiçbir siyasi parti bir insanı sırf Çerkes,Laz;Gürcü ya da Kürt olduğu için aday göstermez. Aday bölgesindeki etnik ve kültürel yapı mutlaka değerlendirilir ancak,,burada da yine teşkilat kökenli bir aday tercih edilir.
2015 Haziran seçimlerinde ÇDP destekli bağımsız aday Emine Aslandok Hanımın Kayseride gösterdiği performans, diğer partilerin de Çerkes seçmenleri dikkate almasını sağlamıştır. Buna karşılık hiçbir parti Emine Hanıma teklifle gitmemiş, kendi Çerkes adayını seçilecek sıraya koyarak seçmenlerine mesaj vermeye çalışmıştır.
Buradan şöyle bir çıkarım yapabiliyoruz. Siyasi partilerde etkin olmak ve seçilmek için mutlaka siyasetini benimsediğiniz partinin saflarında uzun yıllar politika yapmanız gerekir. Partide politika yapan şahsın da, üye ya da delege tarzında mensup olduğu toplumun da desteğini alması gerekir.
Bu söylemlerimden ÇDP’yi küçümsediğim gibi bir anlam asla çıkarılmamalıdır. Yukarıda da belirttiğim gibi Kayseri’de Hülya Nergis hanımın milletvekili seçilmesinde ÇDP’nin hizmeti çok büyüktür.
Şimdi gelelim en can alıcı kısma. 16 Nisan referandumunda Türkiye sistem değişikliğine gidiyor. Cumhurbaşkanı ve Parlamento aynı anda ama ayrı sandıklarla seçilecek. Bir Çerkes seçmen Cumhurbaşkanlığı için söz gelişi Tayyip Erdoğan için oy kullanırken, diğer oyunu Ak Parti için kullanma zorunluluğu duymayacak. Burada ÇDP ya da bağımsızlık kavramı çok daha belirgin bir hale gelecek.
Cumhurbaşkanını beş yıl için seçen ve her türlü yetkiyle donattığı başkanın ardından seçmen çok daha bağımsız bir tercihte bulunma şansına sahip olacak, Çerkesler böyle bir ortamı, ister ÇDP çatısı altında olsun,ister bağımsız olsun rahatlıkla değerlendirebilecektir.
Seçim barajı değişmediği sürece ÇDP’nin meclise girme olasılığı çok zayıftır. Sadece Çerkes nüfusunun belli bir yoğunlukta olduğu yerlerde bağımsız aday denemeleri yapılır. Buralarda sağlanan başarı sayesinde Emine Hanım örneğinde olduğu gibi barajı aşma seviyesinde olan partilerde politika yapan Çerkes adayların şansı yükseltilmiş olur.
ÇDP tarafından dillendirilen TRT’de çerkesçe yayına izin verilmezse çerkesler hayır oyu kullanacak söylemi(böyle bir şey varsa) kanaatimce yanlıştır.
Kürtçe televizyon konusu da bana göre yanlış değerlendiriliyor. Devlet Kürtçe kanal açarken çok farklı açılardan değerlendirme yapmıştır. TRT-6 açılmadan da Türkiye’ye yayın yapan birçok Kürtçe kanal vardı. Bir kısmı bölücü örgüt PKK yanlısı, bir kısmı da Kuzey Irak kökenliydi.
Kısacası TRT 6 kurulduğu sırada Kürtlerin kütçe televizyona ihtiyaçları da yoktu. Çanaklarla 24 saat yayın izliyorlardı. Devlet sırf bu yayınlara karşı koymak için devlet politikasını yansıtan yayınlara yer veren bir Kürt kanalı kurdu. Hem de unutmayalım;bu kanala en çok HDP karşı çıktı.
Sözüm ona Kafkasya’da bulunan özerk devletlerimizin bile bırakın 24 saati, günde üç saatlik yayınları bile yok. 24 saat canlı yayın yapan bir kanal açılırsa buradaki programları kim yapacak? Burada devlet politikası emrinde yayın yapmanız gerektiğini unutuyor musunuz?
Günümüz teknolojisi ile İnternet televizyonu çok ucuz maliyette ve yayını da serbest. Kim el atıyor bu işe. Sadece ADDER tarafından yürütülen bir çalışma var . Gerisi laf-ı güzaf. İnşaallah ADDER Mayıs ayında yeni binasını bitirince burada bir ilki gerçekleştirecek.
Dünyanın bağımsız ve çerkesçe yayın yapan ilk internet televizyonu hizmete girecek. Devlet desteği ve kontrolü altında yapılacak bir yayın, şahsen beni pek fazla rahatsız etmez,ancak buna da nasıl karşı çıkılacağını şimdiden görebiliyorum.
Yazımın başında ifade ettiğim görüşleri tekrar ediyorum. Sırf çerkes olarak bir araya gelinip bu şemsiye altında siyaset yapmak çok zahmetli bir iştir. Bu hareketi yürüten arkadaşların büyük çoğunluğunu da yakından tanıyorum. Bu hareket oluşturulurken davet de aldım. Hareketi asla küçümsemiyorum. Bazı mitinglerine ve toplantılarına da katıldım.
Ben sadece reel politikten bahsediyorum. İnsanları Çerkes olarak tek bir siyasi görüş ve parti şemsiyesi altında toplayamazsınız. Bunun dışında ortak paydalarda birleşme çabası gösterebilirsiniz. Sürgün, soykırım gibi konuları öne çıkararak birliğimizi korumaya çalışmalıyız.
Farklı politik görüşlere sahip olmak son derece doğaldır. Politik görüşler sebebiyle yaptığımız eleştiriler çerkeslik ile bağdaştırılarak kavgalara meydan verilmemelidir.
Unutulmaması gereken husus şudur; Çerkesler yüz elli yılı aşkın bir süredir bu ülkenin vatandaşları olarak Türkiye’nin iç ve dış politikasının bir parçası olmuşlardır. Türkiye’nin yaşayacağı başarılar ya da acılar, çerkesleri diğer toplumlardan daha farklı etkilemeyecektir.
Ben hem anne, hem de baba tarafımdan katıksız bir çerkesim. Kim ne derse desin içinde yaşadığım ülkenin sorunlarını yakından takip eden biriyim. Referandum konusunu, çerkeslik kavramına indirgemek istemiyorum. Bu referandum doksan küsur yıldır devam eden sistemin dışında, yeni bir arayışa kapı açacaktır ümidini taşıyorum.
Bu güne kadar yaşadıklarımızdan daha kötüsü olmaz diyerek 16 Nisan referandumunda evet demek istiyorum. Görüşlerimi de açıkça ilan ediyorum.
Görüşlerimizi destekleyenler www.hepimizicin.org sitesini ziyaret ederek imza atabilirler