ADIGE ve ÇERKES

Standard

Yazılışları farklı da olsa, aslında bu iki kavram matruşka gibi iç içe geçmiştir. Üzerinde adıge yazılı matruşkanın içinden bir başka figür çıkarsanız, çıkan figürde çerkes yazılı olduğunu görürsünüz. Bu durum tersi için de geçerlidir.

Tarih sahnesinde yer alan birçok toplum için aynı şey söz konusudur. Mesela biz Yunan deriz fakat Yunanlı kendisini Greek diye tanımlar. Biz Arnavut deriz, Arnavut kendine Alban der. Biz Mısır deriz, o ülke kendini Egipt diye adlandırır. Dünyada buna sayısız örnekler gösterebiliriz.

Biz Adıgeler de tarihin kadim toplumları arasında yer alırız. Yazılı kaynaklar bizim varlığımızı binlerce yıl öncesine kadar götürür. Kafkasya’yı ziyaret eden birçok batılı seyyah, Kafkasya’da yaşayan Çerkes halkından ve onların ülkesi Çerkesya’dan bahseden yazılar kaleme almışlardır.

Genellikle eski Yunan, Venedik ve Ceneviz tüccarları vasıtasıyla batı devletleri ile ilk teması kuranlar Karadeniz kıyılarında yaşayan Adıge toplumu olmuştur. Bu yazı, bilimsel bir yazı olmadığı için adıge kelimesi ve onun etimolojisi üzerinde durmayacağım.

Bu bölge ile ticaret yapanların, Adıge toplumuna taktıkları Circas, Kerket; Çerakise ya da farklı telaffuzlar bu gün genel kabul gören Çerkes ismi altında bilinir hale gelmiştir.

Adıge ve Çerkes kavramları 19. Yüzyılın ortalarına kadar bu şekilde kullanılmıştır. Yanı bu döneme kadar çerkes denildiğinde adıge anlaşılmıştır.

1789 Fransız ihtilalı ile birlikte dünyada başlayan uluslaşma sürecine katılmakta geç kalan Kuzey Kafkasya halkları, milletleşme ve devletleşme sürecine katılmak için bağımsızlık savaşı verirlerken, dünya onları Çerkes genel ismi ile tanımlamıştır.

19 yüzyıla kadar Adıge ve Çerkes isimlerini kendileri için kullanan Adıge toplumu, Kafkasya istiklal mücadelesi sırasında bu ismin diğer kardeş halklar için de kullanılmasına ses çıkarmamış ve Kafkasya birliği ideali için fedakarlıkta bulunmuştur.

Kafkasya istiklal mücadeleleri sonucunda Adıge(Çerkes) toplumu büyük bir soykırıma uğramış, Ruslar tarafından ülkeleri zapt edilmiş ve vatanlarını kaybetmişlerdir. Adıgelerle birlikte bir miktar kardeş halk da ( Çeçen, Oset, Dağıstan) bu sürgünden payını almıştır. Büyük Çerkes sürgününden on beş sene sonra bir miktar Abhaz da bu sürgünü yaşamıştır.

Kafkasya’dan sürülen insanların yüzde doksanından fazlasının Adıge olması, Osmanlı da da Adıg ile Çerkes kelimesinin aynı anlamda kullanılmasına sebep olmuştur.

Vatanından sürülen Adıgeler, diasporada örgütlenirken, bilinçli olarak Adıge ismi yerine Çerkes kelimesini kullanmışlardır. Bu kelime ile tüm Kafkas halklarını kuşatan ortak bir çatı oluşturmaya çalışmışlar ve dünyaya birlik mesajı vermek istemişlerdir.

Osmanlıda örgütlenme çalışması yapan adıgeler, bilinçli olarak adıge ismini kullanmaktan kaçınmışlar,bunun yerine her fırsatta Ç erkes ismini kullanmayı tercih etmişlerdir. Çerkes Teavün Cemiyeti gibi.

Bunun gibi, Şimali Kafkasya Cumhuriyeti, Kafkasya Milli Merkezi, Kafkasya Dağlıları Birliği gibi genel ve kuşatıcı isimlerin kullanılması tercih edilmiştir. Burada Kafkasya’da şayet bir bağımsız devlet kurulacaksa, bu devletin tek başına Adıgeler tarafından kurulup yaşatılamayacağı, diğer kardeş halkların da desteğinin olması gereği dile getirilmiştir.

Çerkes kelimesinin tüm Kafkas halkları için kullanılması ve diğer halkların bu çatı altında toplanması girişimi, cumhuriyet dönemi Çerkes aydınları tarafından da sürekli olarak işlenen bir konu olmuştur.

Rahmetli İsmail Berkok, Tarihte Kafkasya isimli eserinde bunu bir mantık önermesi örneğiyle anlatmaya çalışmıştır. Berkok önermesinde şöyle der. “ Her Adıge çerkestir ama her Çerkes Adıge değildir.”

Bu kavram Yılmaz Nevruz Karaçay, Osman Çelik, Mustafa Beştoy, Mustafa Zihni Hızal ve arkadaşları tarafından 1965’li yıllarda çıkarılan “Birleşik Kafkasya” dergisinde de yoğun olarak işlenmiştir. Aynı şeyi daha sonraları, benim de aralarında bulunduğum bir gurup arkadaş ile Sultanahmet Kuzey Kafkasyalılar Derneği bünyesinde de savunduk.

İçinde benim de yer aldığım,Çerkes kelimesini tüm Kuzey Kafkasya halkalarına mal etme çalışmaları, Kafkasya’da başlayan Gürcü-Abhaz ve Çeçen- Rus savaşıyla akamete uğramış oldu. Geçmişte Kafkas Derneği adı altında ,Türkiye’de aynı çatı altında toplandığımız komşu Kafkas halkları, kendi adları ile dernek kurup, hiçbir zaman içinde olmadıkları bu birlikten ayrılmış oldular.

Binlerce yıldır Adıge kimliği ile birlikte taşıdığımız, diğer dünya milletlerinin bize vermiş olduğu Çerkes ismi bir anlamda ortada kalmış gibi oldu. Bu kadar önemli ve tarihi geçmişi olan, Adıge toplumunun uluslararası markası haline gelen Çerkes kelimesi bizim önemli bir kimliğimizdir.

Aslında Çerkes kelimesini bu gün zımnen de olsa Adıge anlamında sık sık kullanıyoruz. TRT Çerkes açılsın sloganını kullanırken burada kastedilen Adıgecedir.

Çerkes kelimesi bir anlamda, hala üzerindeki kabilecilik gömleğini çıkaramayan, onu adeta bir üst kimlik gibi öne çıkaran adıgeler için millet olmanın bir ön adımı olabilir.

Keşke Çerkes kelimesi , bütün Kafkas haklarını kuşatan bir üst kimlik olabilseydi. Adıgeler, başka milletler tarafından kendilerine takılan bu ismi, hiçbir kıskançlık göstermeden diğer kardeş Kafkas halkları ile paylaşmak için ellerinden gelen bütün gayreti göstermişlerdir.

Kafkasya’da çerkes yoktur sözünü bilinçli ya da kasten söylemek, Çerkes toplumuna yapılacak en büyük kötülüktür. Bizler elbette adıgeyiz; ama önemli toplumlar gibi diğer dünya milletlerinin bize vermiş olduğu ayrı bir ismimiz daha var. Çerkes…

Bu gün artık kafa karışıklığını giderme zamanıdır. Adıge kelimesi ile eşdeğer anlam ifade eden Çerkes ismine tüm adıgeler olarak sahip çıkmalıyız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir