Medet ünlü cinayeti sorular, sorular…

Standard

22 Mayıs akşamı Ankara’da şehit edilen Medet Ünlü kardeşimin şokunu, tam olarak atlatabilmiş değilim. Cinayet karanlık yönü bir tarafa, cevabı aranan birçok soruyu da beraberinde taşıyor.

25 Mayıs günü, Göksun ilçesinin Çardak beldesindeki cenaze merasimine katılıp Medet Ünlü kardeşimizle helalleştik. Burada karşılaştığımız birçok dostumuz da bizim gibi şaşkınlık içindeydi. Bu cinayeti anlamakta ve izah etmekte herkes zorlanıyordu.
OKU

Medet Ünlü’yü şehit ettiler

Standard

Sabahın köründe cep telefonum çalıyor. Bu saatte çalan telefon hayra alamet değildir. İzmit’te hastanede üç aydır yoğun bakımda yatan, eski siyaset arkadaşlarımdan değerli bir ağabeyimin vefatını haber veriyorlar herhalde diyerek telefonu elime alıyorum.
OKU

Başörtüsü bu ülkenin gerçeği

Standard

Birkaç gün önce bazı gazetelerde ve internet sitelerinde yer alan bir haber, kanaatime göre yeterince değerlendirilmedi.

Gazeteci Metin Altınok’un twiter hesabından duyurduğuna göre, Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan 16.30’da kalkan Ankara uçağına binecek olan bir gurup bayan yolcu, bilet kontrolünü yapan görevlinin başörtülü olmasını protesto ederek kuyruktan ayrılıp, bilet kontrolü yapan diğer erkek görevlinin önünde sıra olmuşlar.
OKU

Çerkes Soy Kırımı 149. Yıl

Standard

Bu gün 21 Mayıs, büyük dedemim doğduğu topraklardan zorla koparılışının üzerinden tamı tamına 149 yıl geçti. Ben sürgünde dünyaya gelen üçüncü nesilim. Dört ve beşinci kuşaklar da sürgünde dünyaya gözlerini açtılar.

21 Mayıs 1864, Çerkes Halkları için kara bir gündür. Fasılalı olarak üç yüz yılı aşkın bir süre devam eden Kafkas-Rus savaşlarında, 21 Mayıs 1864 önemli bir dönün noktasıdır. Kendisinden kat kat üstün olan Rus ordusunun orantısız gücüne karşı, ilkel silahlarla karşı koyan Çerkes süvarilerinin, son direniş noktasının kırıldığı tarihtir 21 Mayıs. OKU

Vermemiş Mabud

Standard

Hırsları ve öfkeleri, akıllarının önüne geçmiş insanlara ne yaparsanız yapın hiçbir şey anlatamazsınız. Bu duruma, Türkiye’deki muhalefet partilerinin davranışları da tam anlamıyla çanak tutuyor.

Toplum olarak, maalesef ifrat ile tefrit arasında gidip geliyoruz. Başbakanı ölesiye sevenlerin yanında, bakıyorsunuz ölesiye nefret edenler var. İktidarları yaptıkları icraata göre değerlendirmek gerekirken, bakıyorsunuz, birbiriyle yüz seksen derece çelişen görüşler dinliyorsunuz.

Dünya ekonomisi baş aşağı giderken, krizden en az etkilenen bir ülke oluşumuz, İMF’ye olan borcumuzu kapatmamız, haklı olarak iktidar tarafından malzeme olarak kullanılırken, diğer taraftan da tam tersi, battık batıyoruz edebiyatı dinliyorsunuz.

CHP çevresinin çok değer verdiği Kemal Derviş konuşuyor; Türk ekonomisinin gidişatını başarılı buluyorum diyor. Aynı çevreler hep bir ağızdan saldırarak, neredeyse Kemal Derviş’i hain ilan etmeye kalkıyorlar.

Türkiye tarihi boyunca olmadığı kadar yatırım hamleleri ile büyüyor, gelişiyor. Muhalefet dünyanın en büyük firmalarının katıldığı yatırımlar ile ilgili kafa karıştırıcı iddialar üretmek için bütün enerjisini tüketiyor.

Yıllarca zarar eden THY ele alınıp, dünyanın en itibarlı beş havayolundan biri haline getiriliyor, birileri kalkıp inadına bu şirketi batırmak için özel gayretler sarf ediyor.

Yıllarca edilgen bir dış politika izlemeye alıştırılmış insanımıza, aktif ve şartlara göre değişen bir politika sunuluyor, bunu anlamayan, sırf eleştirmiş olmak için eleştiren, beceriksiz muhalefet yüzünden bir türlü sağlıklı adımlar atamıyoruz.

Çok merak ediyorum; Türkiye’nin dış politikası geçmişte çok düzgün ve stabildi de AKP yönetimi mi bozdu acaba?

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana doksan yıl geçti. Hangi komşumuzla bu güne kadar bahar havası içinde yaşadık?

Bulgaristan, Yunanistan, Suriye, İran, Rusya ;bu devletler ile geçmişte problemsiz bir komşuluk yaşadığımızı söyleyebilir miyiz?

Suriye ile PKK meselesi yüzünden geçmişte kanlı bıçaklı değil miydik? Suriye ile aramızdaki buzları eriten AKP yönetimi değil miydi? Arap baharı rüzgarı başladığında, Suriye’yi ve Esed’i defalarca uyaran Erdoğan değil miydi?

Olayların başlamasından altı ay sonrasına kadar, Türkiye Esed’e karşı dostça tavsiyelerde bulunarak, iç savaş ortamına gelinmesini önlemeye çalışmadı mı?

Çoluk çocuk demeden katledilen insan görüntüleri, sınırlarınıza yığılan, canını kurtarmaya çalışan insanlar karşısında ne yapabilirsiniz? Sınırlarınızı kapatıp, ne haliniz varsa görün diyerek kulağınızın üstüne yatabilir misiniz?

Çok merak ediyorum? CHP ya da MHP bu politikanın dışında, başka bir politika mı izleyeceklerdi? Bu konuda önerdikleri farklı bir politikayı işiten var mı? AKP acaba nerede yanlış yaptı?

Lozan’da çözemeyip, daha sonra çözülmek üzere ertelediğimiz hangi meseleye çözüm getirdik. Hatay mesesini istisna tutuyorum. Zira, Hatay’ın Türkiye’ye katılmasının dinamikleri çok farklıdır.

Misak-ı milli sınırları içinde ilan edilen, Musul, Kerkük, Adalar; kısacası her şey kaybedilmiştir. Uzun yıllar izlenen devekuşu politikası sayesinde, Türkiye, yakın coğrafyasından ve kendi hinterlandından tecrit edilmiştir.

Türkiye son zamanlarda bırakın yakın coğrafyayı, Somali, Arakan, Flipinlerin Mindano Adası gibi, geçmişte bize çok uzak gelen,belki adını bile duymadığımız ülkelerin problemleri ile de uğraşarak onları dünya gündemine taşımıştır.

Avustralya’da toplanacak olan G-20 konferansı için hazırlanan tanıtım afişlerinde, resimleri yer alan dört liderden biri Tayyip Erdoğan’dır. Buraya basılan Erdoğan’ın resmi, başbakanımızın şahsından çok, Türkiye’nin itibarını yansıtmaktadır.

Her gün başbakana ağız dolusu hakaretler yağdırıp, ülkede demokrasi olmadığını söyleyen muhalefet nasıl inandırıcı olabilir?

Ben her zaman iddia ediyorum; CHP kesinlikle bir sosyal demokrat parti değildir. CHP, seçkinci ve jakoben bir partidir. CHP üst gelir gurubunun ve kaymak tabakanın partisidir. İşçi, memur, esnaf gibi kavramları sadece istismar olarak kullanır.

Aklı başında ve devlet yönetmeye talip olan hiçbir muhalefet lideri, ülkesinin başbakanını, uluslar arası resmi toplantılarda iç politikaya alet edemez ve etmemelidir de.

Kılıçtaroğlu’nun, Avrupa Parlamentosu Sosyalist grubu lideri, Hannes Swoboda ile basın mensupları önünde yaptığı konuşma, tam bir rezalet örneğidir.Siz Türkiye’de başbakan için, iç politika malzemesi olarak ağzınıza gelen,katil ve cani gibi kelimeleri kullanabilirsiniz.Kullanıyorsunuz da! Bunun karşılığında, halk da size sandıkta gerekli cevabı veriyor.

Halkına karşı adeta soykırım uygulayan, eli kanlı Esed ile Erdoğan’ı aynı tutarsanız, elin oğlundan alırsınız cevabı. Böylesine ciddiyetsiz ve boşboğaz bir politikacı, Türkiye dışında hiçbir yerde ciddiye alınmaz.

Swoboda’nın Kılıçtaroğlu ile yapacağı ikili görüşmeyi iptal etmesinin sebebi,kanaatimize göre böylesine ciddiyetsiz bir adamla geçireceği bir saati zaman kaybı olarak görmesidir.

Böylesine ciddiyetsiz ve dan dun konuşan bir politikacı, hem Türkiye, hem de CHP için gerçekten de büyük bir talihsizliktir.

Hatay’da, Reyhanlı’da patlayan bomba sonucunda, elliyi aşkın insan ölmüş, yüzlerce esnaf mağdur olmuş. Burada başbakana karşı anlık bir öfke patlamasının yaşanması çok mu anormal? Henüz ölen insanların bedenleri soğumadan, orada yapılan gösterileri istismar ederek kaç oy derleyebilirsiniz?

Bahçeli’nin politikalarını da yeri geldiğinde elbette eleştiriyoruz. Ancak dış politika söz konusu olduğunda, yabancılarla diyalog sırasında, Bahçeli’de bu tür bir gaf,daha doğrusu gaflet göremezsiniz.

Yazmayayım, yazmayayım diyorum! Adım zaten CHP düşmanına çıkmış! İşte hepiniz şahitsiniz! Böyle bir davranışa duyarsız kalınabilir mi?

Bu CHP, Başbakan’a böyle kozlar verdiği müddetçe, daha çok goller yiyecektir. Sırf Deniz Baykal’ı devirebilmek amacıyla, üzerinde geçici bir süre için uzlaşma sağlanan Kılıçtaroğlu’nun da son kullanma tarihi yaklaşmıştır.

Deniz Baykal’ın tasfiyesinden sonra, koltuğa oturan Kılıçtaroğlu, kendisini ciddi ciddi genel başkan olarak görmeye başlamıştır. Oysa partisinde, kendinden başka kimse buna inanmamıştır.CHP’nin en büyük problemi kaht-ı ricaldir. (Adam yokluğu)

Belki de inanmayacaksınız ama, ben gerçekten de Türkiye’de güçlü muhalefet partilerinin olmasını istiyorum. Güçlü muhalefet demokrasilerin sigortasıdır.

Faruk Loğoğlu zevahiri kurtarmak için çırpınıyor. Kılıçtaroğlu’nun kırdığı potlara kılıf uydurmak için şekilden şekle giriyor. Hani bir söz var! Vermemiş Mabud,neylesin Mahmut !

CHP’li dostlara sesleniyorum! Sizin tabirinizle söylüyorum!

Gerçekten de Kılıçtaroğlu Atatürk’ün koltuğuna yakışmıyor.

Allah kimseyi mülteci yapmasın

Standard

Sizin çevrenizde Suriyeli mülteci var mı?

Ya da soruyu şöyle soralım; Suriyeli mültecilerle karşılaşıp, onlarla konuşma, ya da dertlerini dinleme imkanınız oldu mu?

Benim oldu! Üstelik ben mültecilerle ilk kez karşılaşmıyorum.
OKU

Suriye bizim iç meselemizdir

Standard

Son günlerde, Türkiye’nin Ortadoğu politikası diye bir söylem aldı başını yürüdü. Hele muhalefet partileri zehir zemberek açıklamalar yapıyorlar. Bizim, Suriye , Irak ve diğer Ortadoğu ülkeleri ile ne işimiz var kabilinden yapılan açıklamalar, sırf politik mülahazalarla söylenmemişse, tam bir cehalet örneği olarak gösterilebilir.

Ortadoğu denince, sanki çok uzak ve bize yabancı bir bölgeden bahsediyormuşuz gibi bir tavır takınmamız benim çok garibime gidiyor. Oysa o topraklar, 105 sene önce bize aitti. Yani, oraları Osmanlı toprakları idi.
OKU

Zengin ve muhafazakar

Standard

Milli görüş geleneğinden gelen ve geçmişte Tayyip Erdoğan’ın yakın çevresinde bulunan, Başbakan’ın abi diye hitap ettiği, değerli bir büyüğümle birkaç saat geçirdim.

Yayınevi çevrelerinin yakından tanıdığı, seksenine merdiven dayayan bu değerli büyüğümün siyasi değerlendirmelerine ben oldum olası çok değer veririm.

Memleketin durumunu ve gidişatını nasıl görüyorsun diye sordum! OKU

Siyasi fanatizm

Standard

Geçtiğimiz gün karşılaştığım bir arkadaşım, yazılarını okuyorum bayağı fanatik AKP’li olmuşsun diyerek şaka yollu takıldı.

Kendisi de sıkı bir AKP yandaşı olan arkadaşımın latife olarak söylediği sözler beni gerçekten düşündürdü. Yazmış olduğum yazıları altı ay geriye doğru gözden geçirdim. Gerçekten de kahir ekseriyetinde AKP icraatlarını övücü yazıların bulunduğunu fark ettim.
OKU

Bir mayıs olayları AKP’nin oylarını arttıracak

Standard

Her yıl 1 Mayıs yaklaştığında ortalığı bir gerilim kaplıyor. 1977 yılında meydana gelen, otuz beş insanımızın hayatını kaybettiği o elim olaydan sonra yıllarca Taksim 1 Mayıs kutlamalarına kapalı kaldı.

Otuz küsur yıl kapalı kalan Taksim’e, geçmişte iktidar ortağı olan sosyal demokrat iktidarlar da izin vermediler. Otuz küsur yılı aşkın bir zaman kutlamalara kapalı olan Taksim meydanı, ilk defa AKP iktidarı döneminde gösterilere açıldı.
OKU