Seçimler bitti. Şimdi de bir hafta civarında bunun yorumlarıyla uğraşırız. Şöyle oldu ! Böyle oldu ! Yan gitti, çamura battı… Hile yapıldı, oylarımız çalındı; velhasıl birbirine benzer bir sürü mazeret dinleyeceğiz.
Tam kırk yıldır oy kullanıyorum. Böylesine rezil, aşağılık ve bel altı bir kampanyanın yürütüldüğü bir seçim hatırlamıyorum.Türkiye muhalefeti bu seçimde, yek vücut olarak AK Partiye karşı müthiş bir propaganda yürüttü. Öylesine çirkin bel altı vuruşlar yaptı ki; her yol mubah görüldü.
Hatay’da Alevilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde, yasadışı
yollarla elde edilen, asla delil niteliği olmayan, gerçekliği
kanıtlanamayacak, Sadullah Ergin’e ait olduğu iddia edilen tapeler,
seyyar araçların hoparlörlerinden halka dinletildi. Alevi kesim ile
Sünni kesimin birbirine kırdırılması hedeflendi. Sonuçta Hatay bir
puan farkla bile olsa AKP’nin elinden alındı.
Aynı tezgah Ankara’da kuruldu. İthal aday Mansur Yavaş hakkında
el altından haberler yayıldı. Mansur CHP’den seçilirse MHP’ye
geçecek imiş haberleri yayıldı. Bu haber sayesinde MHP seçmeninin
bir kısmı ikna edilebildi.
Bir önceki seçimde \%25 oy alan MHP, Ankara’da \% 7 lere düştü.
Bütün tezgahlara karşı bu oyuna gelmeyen bir kısım MHP’li de
Gökçek’e oy vererek bu tezgahı bozdu. Sonuçta Melih Gökçek \% 1 oy
farkı ile de olsa seçimi kazanmayı başardı.
AK Parti, Türkiye’nin birçok ilinde ve ilçesinde binde birlik farklarla
seçim kaybedebiliyor. Ne hikmetse buralarda hile yapamıyor. İş
Ankara’ya gelince hile sesleri yükseliyor. Hiç kimse kusura bakmasın;
bu numaraları yemezler.
Ankara’da yapacağınız şamata ve çirkeflik YSK duvarına
çarpacaktır. Yaparsınız itirazlarınızı şayet dediğiniz gibi bir durum
varsa zaten düzeltilir. Aksi durumda yaptığınız şamata, kendi kendinizi
tatmin dışında bir işe yaramayacaktır.
Seçim sistemini çok iyi bilirim. Mevcut seçim yasası gereği, her
sandıkta üç tane siyasi parti üye kontenjanı vardır. Beş kişilik kurulun
üç üyesi siyasi partilere aittir.
Seçime katılma yeterliliği olan bütün siyasi partilerden YSK
tarafından sandık kurulu üyesi isimleri istenir. Bu isimler arasından
herkesin gözü önünde kura çekilerek beş kişilik sandık kurulu
oluşturulur.
Kurada sandık kurulu üyesi olamayan partilerin sandık başında
yasa gereğisandık müşahiti bulundurma hakları vardır.
Oylar herkesin gözü önünde sayılır. Birbirini daha önceden
tanımayan sandık kurulu üyeleri, saydıkları bu oyları beş ayrı imzayla
tutanak altına alırlar. Bu tutanakların bir kopyası isteyen siyasi parti
temsilcilerine verilir.
Kısacası, güçlü organizasyonu olan bir parti seçim sonucunu
YSK’dan çok daha önce tespit edebilir.
Bu seçimlerde bir yenilik daha yapılmış; sandık kurulu, tutanakları
tarayıcıdan geçirilerek YSK sitesinde yayınlanıyor. Bu kadar detaylı bir
çalışmanın ardından hangi hileden bahsediyorsunuz.
30 Mart seçimleri 1876 yılında kör topal olarak başlayan demokrasi
tarihimizin en şeffaf seçimleridir.
Sandıktan normal yollarla çıkmaya alışmayan CHP için bütün
seçimler bir kabustur. Kendilerinin çoğunluğu aldığı yerlerdeki
seçimler demokratik, diğer yerler şaibeli… Sevsinler böyle mantığı.
CHP’ye oy isteyenler, oy nereden gelir bunu bilmiyorlar. Seçimin
twiter ya da facebook gibi ortamlarda yapıldığını zannederek
vakitlerinin büyük bir kısmını klavye başında geçiriyorlar.
Yaşadıkları ortamda komşu kültüründen habersiz, İstanbul’un en
lüks semtlerine kendilerini hapseden zavallılar bütün çevreyi de öyle
görüyorlar.
Kapısını çalabileceği bir komşusu dahi olmayan,hayatında komşu
ziyareti yapmamış insanların bu toplumu anlaması çok zordur.
Şişli’nin hemen yanı başında Beyoğlu’nun fakir ve dar gelirli
insanlarının neden AK Partiye oy verdiklerini bir türlü anlayamıyorlar.
Bir tebessümü bile çok gördüğünüz bu insanlara o kadar yabancısınız
ki, aradan yüz sene geçse yine onlarla buluşmanız imkansız .
Makarnayla beslendikleri için beyinleri çalışmayan bu insanları
AK Parti kandırabiliyor da, sizler neden kandıramıyorsunuz (!) bunu
anlamakta da zorluk çekiyorum. Siz daha zenginsiniz ! Hazır pizza
verirsiniz oylar size döner, seçimi de rahatça kazanırsınız.
Sanal ortamda da sonuçları takip etmeye çalışıyorum. Farkında
olmadan çok yakın bir akrabam genelleme yaparak bana koyun diyor,
sürü diyor, farkında olmadan hakaretler yağdırıyor. Telefon açıp da
ben de AK Partiye oy verdim diyorum, özür üstüne özürler diliyor.
Bu kadar sığ bir mantıkla olayları değerlendiren bir CHP seçmeni
nasıl başarılı olabilir. Bir dahaki seçime benim potansiyel bir CHP
seçmeni olabileceğimi hiç düşünmeden bana hakaret edip, beni ya da
başkalarını militanlaştırdığının farkında bile değil.
Kabul edersiniz ya da etmezsiniz ama millet şu anda sizden farklı
düşünüyor. Zaten zenginliğimiz de burasıdır. Düşünsenize; bütün
insanlar tornadan çıkmışçasına tek tip olmuş, böyle bir dünyanın tadı
olur muydu?
Demokrasi elbette çoğunluk rejimidir. Ancak bu sistem çoğulculuk
ile taçlanmadığı müddetçe eksik kalır.
Türkiye maalesef bu güne kadar demokrasiyi tam anlamıyla
uygulayamamıştır. Her zaman derin devlet adını verdiğimiz bir yapı,
seçilmişlerin üstünde dayatmalarla ülkemizde egemen olmuştur.
Yıllarca başörtüsü rezaleti yaşanmış, meclise seçilerek giren bir
vekil, başörtüsü yüzünden yuhalanarak dışarı çıkarılmış halkın iradesi
hiçe sayılmıştır. Ya da Kürt kimliğini ifşa ettiği için bazı vekiller,
dokunulmazlıkları çiğnenerek Meclis içinden karga tulumba alınarak
hapislere atılmıştır.
Hiç kimsenin hayatına en ufak bir müdahale yokken, içki yasaları
bahane edilerek bir bardak suda fırtına koparılmıştır. Üstelik o
yasaların daha şiddetlileri AB ya da ABD’de yürürlükteyken AKP şeriatı
getirmekle suçlanmıştır.
Ben daha önceki yazılarımda da bu konuya değindim. Türkiye’de
gerçekten bir muhalefet problemi vardır. Bu kadar ilkesiz ve
omurgasız bir siyaset yapan muhalefetin gidebileceği yer sınırlıdır.
Sırf seçim kazanmak uğruna her türlü ilkesizliğin yaşandığı bu
seçimler, muhalefet için ulaşılabilecek en büyük zirveydi. Bundan
sonra artık düşüşleri daha yakından göreceğiz.
Önümüzdeki günlerde CHP ve MHP içinde yaşanacak kavgaları
şimdiden görebiliyorum.
Ne diyeyim! Her iki partiye de Allah kolaylık versin.