Balkan gezisinde programımıza Selanik’te konaklama koymamakla ne kadar isabetli bir iş yaptığımızı konuşuyoruz. Otobüsümüz Anadolu’daki tek şeritli dar kasaba yollarına benzeyen bir yoldan Makedonya sınırına doğru ilerliyor. Bu yolun bir başka ülke ile bağlantı sağlayan bir yol olduğuna inanmak çok zor.
Dolambaçlı yollarla köylerin içinden geçiyoruz. Arada bir Florina yazılı ok işaretli levhayı görüyoruz. Florina bende Şair Florina’lı Nazım’ı hatırlatıyor. Nazım, devrindeki şairler tarafından dalgaya alınan, buna rağmen alınganlık göstermeden ısrarla şiir yazan ve kendini şair olarak lanse eden bir adam. Onun doğduğu kasabayı da görmüş olduk.
Florina küçük bir kasaba Yunan tarafındaki gümrük kapısı burada bulunuyor.
Çok sık kullanılan bir geçiş kapısına da benzemiyor.
Karşıda Makedonya’nın efsaneler dağı Pelister zirveleri görünüyor. 2600
metre yükseklikteki Pelister zirvesindeki karlar bizleri selamlıyor.
Umulandan çok daha kısa bir sürede Yunan gümrüğünden çıkıp aynı hızla
Makedonya topraklarına giriyoruz. Arabadan bile inmiyoruz.Kaptan şoförümüz
pasaportları toplayıp işlemleri yaptırıp geri getiriyor.
Çocukluğumuzda koro halinde söylediğimiz(Manastır’ın ortasında var bir
havuz ) adlı Rumeli türküsünün kahramanı Manastır yirmi kilometre ötemizde.
Manastıra planladığımızdan iki saat önce gelmişiz. İsabetli de olmuş.
İlk mola yerimiz Atatürk’ün eğitim gördüğü Manastır idadisi. Otobüsümüzü
karşısındaki geniş bir alana park ediyoruz. İdadi TİKA tarafından restore
edilmiş pırıl pırıl bir bina. Rehberimiz içinde Atatatürk ile ilgili fazla bir şey
olmadığını söylüyor.
İçine girmek istediğimizde astronomik bir ücret talep ediliyor. Makedonlara
ise yarı ücret. Üstelik restorasyonu da Türkiye yapmış. Gurup olarak protesto
edip içeri girmiyoruz. İçimizde bulunan Ankara’lı bazı bürokratlar bu durumu
TİKA’ya ileteceğiz diyorlar.
İdadinin sağından ilerleyince bir anda karşımıza otantik yapısıyla ünlü
Manastır çarşısı çıkıyor. Bu sokakları ve binaları çok tanıdık buluyorum. Rehber
anlatıyor; Elveda Rumeli dizisi bu çarşının içinde çekildi diyor.
Biraz ilerleyince dizideki kaymakamlık binasını görüyorum. Terzi dükkanı,
kasap ve dizideki bütün dekorlar yeli yerinde duruyor. Çarşı oldukça büyük .
Paskalya dolayısıyla tenha . Bu durumdan pek şikayetçi değiliz. Normal
zamanlarda burada adım atmak bile zor diyor rehberimiz.
Çarşının içinde ünlü Şirok sokağında ilerliyoruz. Sokağın bir başka sokakla
kesiştiği noktada duruyoruz. Rehberimiz işte diyor şu gördüğünüz balkon
Atatürk’ün idadide okurken aşık olduğu Eleni Karinte’nin balkonu .
On altı on yedi yaşlarındaki Atatürk’ün doğruluğu hiçbir zaman
kanıtlanamamış efsaneleşen aşkının kalıntısı balkonun da resimlerini çekiyoruz.
Çarşı geniş bir meydana açılıyor. Meydanın sağ tarafında Yeni Camii
bütün heybetiyle duruyor. Fanatik Ortodoks Makedonlar, Yeni Caminin bir
kilisenin üzerine inşa edildiğini iddia edip Temel kazısı yapmışlar.Tabi ki bir
şey bulamamışlar.Türkiye’nin tepkisi üzerine kazı şu an için durdurulmuş.
Meydanın sol tarafında Osmanlı’dan kalma ünlü saat kulesi yer alıyor.
Makedonlar saat kulesinin tepesine bir haç dikmişler.
Meydana çıkınca Manastırın ortasındaki havuzu göremedik ama, şehrin tam
ortasından akan şirin bir dere ya da ırmak denebilecek bir akarsu gözümüze
çarpıyor. Bu akarsuyun Dragor ırmağı olduğunu öğreniyorum.
Bu caminin beş yüz metre ilerisinde yine başka bir caminin kubbesi
görünüyor. Burası İshak Çelebi Camii . Camii restore ediliyor. İçeri giriyoruz saat
altı olmasına rağmen yine de yoğun bir çalışma var.
Bu camii 1506-1507 yılları arasında Manastır kadısı İshak Çelebi tarafından
inşa ettirilmiş. Burası aslında medrese ve hamamları ile birlikte büyük bir
külliye iken bugün sadece Camii ayakta kalabilmiş. Cami de oldukça harap bir
durumda.
Restorasyonu yapan müteahhit firmasının sahibi bizzat işin başında duruyor.
Tika Manastır temsilcisi de orada. Restorasyonun 750 günde tamamlanacağını
söylüyor. Pek aklım kesmese de işin içinde TİKA varsa bu iş olur diyorum.
Gurubumuz bir saatlik serbest zaman alıyor. Çarşının içine dağılıyoruz.
Türkçe konuştuğumuzu ve Türkiye’den geldiğimizi öğrenenler bizi durdurup
konuşmak istiyorlar.
Herkesin Türkiye’de bir akrabası var. Bir şekilde Türkiye’yi görmüşler.
İstanbul’dan övgü ile bahsediyorlar.
Manastır aslında Osmanlı’nın en önemli merkezlerinden biriydi. Şu anda
Müslüman nüfus yüzde sekiz on civarında. Müslümanların çoğu Arnavut;
ayrıca Türk; Boşnak ve Çingeneler de Müslüman toplumun bir parçası olarak
görülüyor.
İşin ilginç yanı Makedon kökenliler arasında da hatırı sayılır miktarda Türkçe
bilen insanlarla karşılaşıyoruz.
Manastır’ın daha sonraları Makedonya’nın tamamında rastlayacağımız dini
semboller savaşının yoğun olarak yaşandığı bir yer olduğunu fark ediyoruz.
Müslümanlar İshak Çelebi camii ve Yeni Camii minarelerinden ezan okunacağı
günleri sabırsızlıkla bekliyorlar.
Kafilemizde bulunan Bayrampaşa Belediyesi Ramazan Ayı Bereket Konvoyu
Makedonya ve Kosova temsilcisi Hüseyin Şanlı, Manastır müftüsünün de
bizlerle tanışmak istediğini ancak Arnavutluk’ta TİKA tarafından onarılan Kruja
(Akçahisar)Murat Bey Camiinin açılışı için gittiğini yetişebilirse bizlerle tanışmak
istediğini söylüyor.
Çarşı gezisini tamamladıktan sonra akşam saat sekizde Manastır’ın ünlü
restoranı Kapri’ye gittik. Burada Makedonya mutfağının en güzel lezzetlerini
tatma fırsatımız oldu. Garsonlarımızla Türkçe diyalog kurmanın faydasını en çok
bayanlar gördü.
Kullanılan baharatlardan tutun, yemek tarifine kadar her konuda Makedon
mutfağını yakından inceleme imkanı buldular. Tabaklarımızın bol kepçe misali
dolu olması ve leziz yemekler bizi mide fesadı ile karşı karşıya bıraktı.
Yemek sonrası yine seksen kilometre civarında bir yolumuz var.
Konaklayacağımız otel Struga’da Ohrid Gölü’nün kıyısında bulunuyor.
Yemekten kalkıp otobüsümüze binmek üzere iken gece saat 21.30 sıraları
Manastır Müftüsü Arnavutluk’tan dönüp bizimle buluşuyor.
Manastır Müftüsü Plumbi Veliu otobüsümüze binerek mikrofondan bize
hitap ediyor. Kendisi Arnavut asıllı olmasına rağmen oldukça güzel Türkçesi
var. Müftünün konuşmasını duygulanarak hatta ağlayarak dinledik. Müftü
diyordu ki” Biz Osmanlı’nın yadigarıyız onun torunlarıyız. Bu topraklarda
biz kök saldık. Uzun seneler birbirimize hasret kaldık. Son senelerde
Türkiye’nin büyüklüğünü gördük. Makedonya devleti Türkiye sayesinde bize
iyi davranıyor. Allah Başbakanımız Erdoğan’dan razı olsun. Eski eserlerimiz
onarılıyor . Diyanet buraya imamlar gönderiyor. Müftülüklerimize destek
olunuyor. Bizleri ne olur unutmayın. Sizin için belki basit bir şey ama ,
Manastır çarşısına gelip orada yürümeniz bile bize büyük bir moral veriyor.
Bu gün ben de sizlerle birlikte Manastır sokaklarında göğsümü kabartarak
dolaşmayı çok isterdim. Ama yine güzel hayırlı bir iş için Arnavutluktaydım.
Orada TİKA’nın onardığı bir Camiyi açtık. İnşaallah kısa bir süre sonra
Manastır’daki İsa Çelebi Camiini de açacağız.Sizleri mutlaka o açılışa
bekliyorum “
Müftü’nün konuşmalarını göz yaşları içinde dinleyip Manastır’a veda ettik.
Gece karanlığında Struga yoluna koyulduk.
Gelecek bölüm. Struga ve Ohrid

Pelister Dağı zirvesinden görünüm

Atatürk’ün öğrenim gördüğü Manastır İdadisi

Elveda Rumeli Dizisindeki hükümet konağı

Atatürkün ilk aşkı Eleni’nin balkonu

Tika tarafından restore edilen İshak Çelebi Camii

Manastır’ın ortasında var bir çeşme