26 Mart 2004 tarihli yazımızda ‘Gürcistan da neler oluyor?’ başlığı altında görüşlerimizi ifade etmiştik.
Yine bu yazımızda “Rusya ya güvenerek kabadayılık yapan Aslan Abaşidze ‘nin burnu yere sürtülecektir” demişiz. Bunları söylerken kehanette bulunmadık. Geçmişteki gözlemlerimizin ışığında geleceğe ışık tutmak istedik.
Türkiye burnunun dibinde cereyan eden, tarihin akışını değiştirecek olaylara karşı gereken tepkiyi veremiyor. Acara üzerinde 1921 Kars Antlaşmasından doğan haklarımızın olduğunu, Türkiye’nin Acara’ da garantörlük hakkının bulunduğu söyleyenler var. Söylemek ayrı, icraat ise ayrı…
Garantörlük, Türkiye’ de her zaman iki ucu da sonsuza kadar açık bir kavram olarak algılanmıştır. Yıllarca Kıbrıs ‘ta garantörlük hakkımız olduğu vurgulanmış, 1974 harekatından sonra bu garantörlüğün askeri bir garantörlük olduğu fiiliyat ile gösterilmiştir.
Başta dışişleri bakanımız sayın Abdullah Gül olmak üzere, birçok dışişleri uzmanı ve stratejist tarafından dile getirilen garantörlük kavramının içi maalesef doldurulamamıştır. Acaristan üzerindeki bizim garantörlüğümüz ne kadardır, bunun sınırını kimse bilmemektedir.
Masa başında yapılan, kağıda dökülen, hatta çok sağlam kayıtlarla imza altına alınan anlaşmalar, ardında durulmadığı sürece pek fazla bir anlam ifade etmez. Güç, her zaman ön plandadır.Şair Ziya Paşa’ nın dediği gibi:”Aciz olanın ketm olunur hakkı sarihi”. Aciz ve güçsüz olursanız, aleni olarak size ait olan haklarınız bile gaspedilir. 1996 yılında uluslararası gözlemciler nezaretinde Yeltsin ile Aslan Mashadov arasında imzalanan anlaşma Ruslar tarafından göz göre göre çiğnenmiş, dünya buna doğru dürüst tepki vermemiştir.
Acarada garantörlüğümüzün olduğuna ben de inanıyorum, ancak bu konuyu öylesine ihmal etmişiz ki, neredeyse hukukta sık sık kullanılan mürur-u zaman aşamasına gelmişiz.
Acara cumhurbaşkanı Aslan Abaşidze gibi bir haramzadeyi asla savunmak durumunda değilim. Sırtını Rusya’ya dayayarak yaptığı kabadayılıkları Türk tırlarına çıkarttığı zorlukları, aldığı haraçları hep sessizce izledik.
Yanlışlıklar zinciri, Gürcistan’ın Sovyetler birliğinden ayrılıp bağımsız olması ile başladı. Bu dönemde biz Türkiye olarak gerek Acara,gerekse Nahçivan üzerindeki otoritemizi tesis edemedik. Nahçivan soydaş bir cumhuriyet olduğu için problem yaşamadık. Acara ise başta kurulamayan sağlıklı ilişkiler sonucu bizden fersah fersah uzaklaştı.
Türkiye, Gürcistanla geliştirdiği sağlıklı ilişkilerde Acara’yı tampon olarak kullanacağı yerde, orada geçmişten kalan hiçbir hakkı yokmuş gibi davranarak çok büyük taktiksel hatalar yapmıştır. Türkiye Acara ile direkt ilişkiden çekinerek sürekli Tiflis merkezli bir politika izlemiştir.
Zamanında Abaşidze üzerinde kurabileceği rahat otoriteyi maalesef kuramayan Türkiye, büyük bir hata yapmıştır. Defalarca Türkiye’ ye gelip giden Abaşidze buradan yüz bulamayınca yönünü Rusya’ya çevirmiştir.
Arka arkaya gelen olaylar sonucu Abaşidze 5 Mayıs 2004 akşamı gece yarısı istifasını vererek Batum’ dan Moskova’ ya uçmuştur. Giderken yıllarca zimmetine geçirdiği milyonlarca doları da beraberinde götürmüştür.
Bütün diktatörler gibi Abaşidze de ülkesinde küçük bir azınlığa sağladığı maddi imkanlar sonucu ayakta kalmıştır. Taktik ve menfaat icabı ona destek çıkan Rusya bir anda ardındaki desteği çekmiştir.
Ben, her zaman büyük devletlerin taviz veren davranışlarına şüphe ile bakmışımdır. Abeşidze’ nin ardında duran, ona cesaret veren Rusya’nın bir anda desteğini çekmesi korku ya da cesaretsizlikle izah edilemez. Rusya Abeşidze’yi feda ederken karşılığında ne almıştır? Bunu şu anda bilemiyoruz. Önümüzdeki günlerde alınan tavizin belirtilerini kesinlikle göreceğiz.
Türkiye sahip olduğu coğrafyanın önemine uygun davranışları hala sergileyememektedir. İş başına gelen AKP yönetimi batı ile entegre olma çabalarına aşırı enerji harcarken çevresinde meydana gelen olayları maalesef yeterince kavrayamamaktadır.
Dışişleri bakanlığımız, bakan sayın Abdullah Gül’ ün enerjik temposuna rağmen hantal yapısını ve statükocu davranışlarını devam ettirmeye kararlı görünmektedir.”Yurtta sulh, cihanda sulh” anlayışını yanlış değerlendiren yapısıyla hariciyemiz geleceğe yönelik politikalar geliştirememektedir.
Türkiye’de önemli sayılacak miktarda Gürcü ve Kafkas diyasporası vardır. Bunların temsilcileri tarafından oluşturulan çeşitli sivil toplum kuruluşları mevcuttur. Bu kurum ve kuruluşlar resmen muhatap alınarak Türkiye’nin politikasını belirleme noktasında yardım istenmemektedir. O bölgelerle yoğun ilişkilerde bulunan sivil toplum kuruluşları Türkiye’yi Güney ve Kuzey Kafkasya da etkin konuma getirebilirler.
Yıllarca bölünme ve parçalanma paranoyası içinde yaşatılan ülkemizde, Türk kimliği dışında başka unsurların varlığı sürekli göz ardı edilmiştir.Halbuki bir imparatorluğun mirasçısı olan Türkiye’de Kürt,Arnavut,Çerkes,Boşnak,Gürcü vs..gibi farklı etnikten gelen insanların bulunmasından daha doğal ne olabilirdi.
Sonucunda deniz bitti.Gemi karaya yanaşmak zorunda.Zamanında rotayı çizmediğiniz,pusulasız gemiyle seyahat ettiğiniz için, dalgaların sizi attığı kıyıya çıkmak zorundasınız.
Bugün, hala yapılacak çok şey var. Kuzeyimizde gelişen yeni coğrafi şekillenmelere seyirci kalamayız.Gürcistan küçük bir ülkedir,ancak bağlantıları oldukça geniştir.Gürcistan’ın içinde bulunan özerk cumhuriyetlerin hepsi Türkiye ile yakından ilgilidir.
Acara’da meydana gelen ve kontrol edemediğimiz davranışlar, yarın Abhazya ve Osetya’da tezahür edecektir.Gürcistan yönetimi Türkiye gibi bir bölge devletini görmezden gelemez.Gürcistan,istikrarını korumak için Türkiye’nin desteğine ihtiyaç duymalıdır.Duymalıdır fiilini özellikle kullanıyoruz.Kıtalar ötesinden gelen Amerikan desteğinin, Gürcistan’ın istikrarını sağlamada tek başına etkili olamayacağı,Gürcü yönetimince mutlaka bilinmelidir.
Acarada kazandığı başarının sarhoşluğuyla Saakaşvili sıra Abhazya’ya geldi gibi demeçlerle aklı sıra yoklama çekmektedir.Saakasvili’nin unuttuğu bir husus vardır.Abhazya yalnız değildir.Arkasında büyük bir diyaspora gücü vardır.Abhazya’yı sert demeçlerle sindirmesi zaten mümkün değildir.Askeri operasyona kalkışması intihardır.Bu durumun Saakasvili’ye anlatılması gerekmektedir.Bunu da ancak Türkiye yapabilir.
Türkiye, kafkaslarda artık etkin bir rol üstlenmek durumundadır.Çevresinde meydana gelen olaylara seyirci kalan bir ülkenin ,saygınlığı da azalır yavaş yavaş.
Türkiye,Çeçenistan başta olmak üzere ,Abhazya ,Osetya gibi problemlerin çözümünde Aktif rol üstlenmelidir.Tarafları bir araya getirme konusunda ev sahipliği yapmalıdır.Gürcistan’a bazı davranışları ile ilgili diplomatik nezaket kuralları çerçevesinde uyarılar yapılmalıdır.Türkiye, bünyesinde barındırdığı milyonlarca Kuzey Kafkasyalı’nın yanı sıra,Gürcü vatandaşları sayesinde de ister istemez sorunun bir parçasıdır.Kafkasya’da istikrarın Türkiye’nin katkısı olmadan sağlanamayacağını dost düşman herkese anlatmalıyız.