Sovyetler birliğinin çöküşü ve demir perde blokunun dağılması ile sona eren komünist sistem, ardında bir çok enkaz bırakarak tarihin derinliğine gömüldü.
400 yılı aşkın bir süre Rusya ile sınır olan Kuzey Kafkasya halkları ,önce uzun bir savaş dönemi, ardından1864 sürgünü ile Rus tahakkümü altına girdiler.
Kuzey Kafkasya halklarının çeşitli zamanlarda yaptıkları bağımsızlık yönündeki kalkışma hareketleri, tarihte görülmemiş bir şekilde çok kanlı yöntemlerle bastırılmıştır.
1990’lı yıllarda dağılan Sovyetler birliğinin ardından, Rusya büyük bir boşluğun içine düştü. Rusya’yı meydana getiren özerk cumhuriyetlerin statüleri tartışılmaya başlandı. 12 aralık 1993 tarihinde Rusya anayasası referanduma sunuldu. Bu tarihte yapılan oylamaya Dağıstan, Çeçenistan, İnguşetya, Tataristan ve Başkırdistan katılmadılar.
1993 anayasasının oylamasını protesto eden cumhuriyetlerin tepkileri birbirinden farklıydı. Çeçenistan, Tataristan gibi cumhuriyetler bağımsızlık talebinde bulunurken, diğer cumhuriyetler de bu anayasanın daha çok üniter bir devlet yapısını öngördüğünü söyleyerek karşı çıkıyorlardı.
O tarihte Rusya parlamentosu başkanı olan Ruslan Hasbulatov başta olmak üzere, 1993 anayasa oylamasına karşı çıkan bir çok siyasi de tepkilerini ortaya koymuşlardı. . Anayasa oylamasında kabul oyu çıkmasına rağmen artan tepkiler, Devlet Başkanı Boris Yeltsin’e geri adım attırıyor,yeni tavizler vermesine sebep oluyordu.
Çeçenistan bağımsızlıkta direnirken, diğer protestocu cumhuriyetler önemli sayılacak tavizler koparıyorlardı. Hatta Boris Yeltsin bir konuşmasında “Ne kadar özerklik istiyorsanız o kadar alın” diye sesleniyordu.
1 Şubat 1994 tarihinde Tataristan Rusya ile federasyon anlaşmasına imza attı. Bu anlaşmada çok ilginç paradokslar vardı. Tataristan Anayasasının 37 maddesi Rusya Federasyon anayasasına aykırıydı.Rusya buna rağmen anlaşmayı imzalıyordu.
Tataristan, Rusya Federasyon anayasasının hilafına, bir çok yabancı ülkede temsilcilik açıyor, buna karşılık Türkiye ve ABD gibi ülkeler Tataristan’ın başkenti Kazan’da konsolosluk açıyorlardı. Hatta Tataristan’ın Rusya Federasyonundan ayrı olarak bir çok ülkeyle ikili anlaşmaları vardı. Tataristan, Dünya bankası ve bazı uluslar arası finans kurumları ile direkt temasa geçiyordu. Tataristan bu konularda o kadar ileri boyutlara ulaşıyordu ki, oluşturduğu ekonomik özerklik ile Türkiye’de Tüpraş rafinerisine talip oluyordu.
1994 yılı Kafkasya’da da önemli tavizlerin elde edildiği bir yıldır. Çeçenistanda
başlayan bağımsızlık taleplerini bastırma ve Kafkasya’yı elde tutma gayretleri Rusya yönetimine bu tavizleri verdiriyordu.
1 Temmuz 1994 tarihinde Kabardey-Balkar ile Rusya, iki taraf olarak oturup Federasyon anlaşmasını imzalıyorlardı.
Kabardey-Balkar anayasasında göze çarpan, taviz gibi görülebilecek maddeler vardı..
Madde 1 : “Kabardey-Balkar Devleti egemen bir cumhuriyettir.”
Anayasanın 6. maddesinin 5. bendinde de önemli haklar veriliyordu. Bu maddeye göre Kabardey-Balkar Cumhuriyeti, diasporada yaşayan Çerkesleri anavatanlarına döndürerek onlara vatandaş olma hakkı ve güvencesi veriyordu. Buna benzer bir madde de Adıgey Cumhuriyeti anayasasının 10. maddesinde yer alıyordu. 1994 yılında Kabardey-Balkar Cumhuriyetinde, yasal anlamda Dışişleri Bakanlığı adıyla bakanlık bile ihdas edilmişti. Yani kısaca KGB dışında bütün birimlerin başkanları yerel cumhuriyetler tarafından atanabilir hale gelmişti.
Eğitim alanında da büyük hamleler göze çarpıyor, Çerkes dili devlet dili yapılıyor, eğitimin bütün kademelerinde Çerkesçe kullanılıyor, matematik, fizik gibi ders kitapları bile Çerkesçe basılıyordu. Bütün bu özgürlüklerin verildiği dönemde Rusya’nın başı Çeçenistan ile büyük bir beladaydı.
Kafkasya’daki bu özerklik ve özgürlük hareketleri bu dönemde özgür bir basın ve toplumu temsil edecek sivil toplum organizasyonlarının oluşmasına da katkıda bulundu.
Adıge Xase, Kabardey Halk Kongresi, Kafkasya Dağlı Halklar Konfederasyonu, Dünya Çerkes Birliği ve buna benzer bir çok sivil toplum kuruluşu örgütlendi.
Kadın örgütlenmeleri, Çocuk kulüpleri (Aşemez) ve daha birçok meslek örgütleri ortaya çıktı. Kafkasya’da daha önceleri birbirinden habersiz, kopuk olarak yaşayan, komünist sistemin oluşturduğu yapı bu dönemde kırıldı.
Kabardey-Şapsığı, Çeçen-Abazayı tanımıyordu. Bu halklar kurulan organizasyonlarda birbirlerini tanıdılar. Bir Çeçen olan Şamil Basayev Abhazya’da savaşmanın yanı sıra bu ülkede ordu komutanlığı görevine bile atandı.
İlk dönemlerde sivil toplum kuruluşlarının önderleri, bilhassa Adıge Xase yöneticileri parlamentoya da girerek dönüş ile ilgili sürecin önünü yasal olarak da açmış oldular. Nalo Zavur, Tuma Muhammedin, Haçelh Muezzin, Şevko Muhammed gibi isimler akla bir çırpıda gelenler…
1990’lı yıllarda başlayan ve 1994 yılında hızlanan Kafkas Cumhuriyetlerinde özerk ve özgür olma yolunda elde edilen kazanımlar maalesef halka yansımadı.
Bu geniş özerklik ve özgürlük talepleri, cumhuriyetlerin başında oturan yöneticiler tarafından Moskova’ya karşı bir pazarlık aracı olarak kullanılmıştır. Mevcut yöneticiler elde edilen bu kazanımları daha rahat yolsuzluk yapmak, halkı sömürmek ve koltuklarının korumak için kullanmışlardır. Başta bulunan yöneticiler komünizm zamanında oluşan klan sistemini yeni düzende de rahatlıkla yürütebilmişlerdir.
Sovyetler Birliğinin yıkılması ile oluşan yeni düzendenle birlikte,
halk kendisine verilen hak ve özgürlüklerin farkında bile olmamıştır. Sistemin yıkılması ile büyük bir ekonomik kriz içine düşen halk, canının derdiyle uğraşırken, yönetici sınıfı daha da zenginleşmenin yollarını aramıştır.
Kafkasya’da sivil toplum örgütlenmeleri büyük bir hızla yayılırken, o dönemde fark edilemeyen, ancak daha sonraları ortaya çıkacak bazı hatalar da yapılmıştır.
Etnik yapılanmaya dayanan organizasyonların çokluğu, tepkisel anlamda Karaçay ve Balkar organizasyonlarının oluşmasına sebep olmuştur. Bu hareketler zamanla mikro-milliyetçiliği körüklemiş, Rusya da bu hareketlere destek vermiştir. Asırlar boyu Kafkasya’da ortak kültürü oluşturan bir çok kardeş halk, bazen kan dökmüş, bazen de savaşmanın eşiğine gelmiştir.
Ruslar tarihte her zaman yaptıkları gibi zor durumda kaldıklarında geniş tavizler vermişler, güçlendiklerinde de verdikleri tavizleri bir bir geri almışlardır.
Önümüzdeki yazımızda da Kafkasya’da bugün mevcut durumu ve gelinen noktayı gözler önüne sermeye çalışacağız.