ÇERKESÇE YAYIN

Standard

Uzun zamandır tartışılan anadilde yayın sürpriz bir şekilde başladı. Sürpriz oluşu, dil yayınının hiçbir talebi ve beklentisi olmayan Boşnakça ile başlamasıydı.

Avrupa uyum yasaları çerçevesinde başlatılan yayın, hükümetin bütün iyi niyetli çabalarına karşı statükocu zihniyetin engellemelerinden kendini kurtaramadı.

Türkiye’de yapılmaya çalışılan yayının özellikle insani amaca yönelik, birleşmiş milletlerde temsil edilen ulusların dışında konuşulan dillerin yaşatılmasına destek olma amacı vardı.

Türkiye, siyasi Kürtçülük hareketi ve onun resmi sözcüsü PKK sebebiyle içinde barındırdığı bütün kültürel guruplara potansiyel suçlu olarak bakma alışkanlığı kazandı. Farkında olmadan sürekli elma ile armutları aynı sepette toplamaya çalıştı.

Türkiye’de hiçbir Çerkes, ırki temele yani etnik kökene dayalı bir siyasi harekete tevessül etmedi. Hiçbir Çerkes Türkiye’de siyasal hak talebinde bulunmadı. Bulunmasını gerektirecek hiçbir sebebi de yoktu, olamazdı da.

Çerkesler kendilerini her zaman birinci sınıf vatandaş olarak gördüler. Farklı etnik kökenden gelmelerine karşılık 140 yıllık vatanları olan Türkiye’ye büyük bir aşk ve şevk ile bağlandılar. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu oldular. Lozan’da batılı devletler tarafından kendilerine verilmek istenen azınlık statüsüne karşı çıktılar. Türkiye Cumhuriyetinin gerçek vatandaşı olmayı Türk toplumu ile kaynaşmayı tercih ettiler.

140 yıldır atavatanları Kafkasya’dan ayrı yaşayan Çerkesler, kültürel kimliklerini koruma noktasında büyük zorluklar yaşadılar Cumhuriyetin kurulmasından sonra, kraldan çok kralcı olan bazı yöneticilerin zorlamasıyla dillerini terk etmeye zorlandılar.

Yıllarca tek parti yönetiminin baskıcı politikaları karşısında sindirildiler. Bugün tahmini olarak 5 milyondan fazla olarak tahmin edilen Kuzey Kafkasyalı yada diğer bir adıyla çerkeslerin dili çerkesçe yok olmayla karşı karşıya geldi.

Beş milyon olarak ifade edilen kitlenin onda biri ancak çerkesçeyi konuşabilme yada anlayabilme noktasında. Kayıp her geçen gün artıyor. Bir örnek vermek gerekirse, benim köyüm olan İzmit’in Uzuntarla beldesinde bundan otuz sene önce insanların yüzde doksanı çerkesçeyi konuşup anlıyordu. Bugün ise bu oran maalesef yüzde otuzlara düşmüştür. Kırk yaşının altında çerkesçe konuşan yada anlayan sayısı yüzde beş bile değildir. Bu şu anlama gelir otuz sene sonra Uzuntarla da çerkesçe konuşan ve anlayan oranı yüzde beşlere inecektir.

Yazılı, görsel ve işitsel malzemeleri olmayan ya da bu malzemelerle desteklenmeyen diller gelişemezler. Bütün diller, o dili konuşan ve o dilin sahiplerince kutsal addedilir. Kelime hazinesi ve gramer yapısı ne olursa olsun hiçbir dili küçümseme hakkına sahip değiliz.

Her dil dünya kültür mirasının bir parçasıdır. Her dil dünya kültür bahçesinde açan bir çiçektir. Bahçenin zenginliği içindeki çiçeklerin çeşitliliği ile ölçülür. Çerkesçe, kendine ait küçümsenmeyecek bir kelime hazinesi olan, sağlam gramer kurallarına sahip bir dildir. Asırlar boyu savaşan bir millete ait olması, bir devlet dili olmaması çerkesçe için bir talihsizlik olmuştur. Devleti olmayan milletlerin dilinin yok olması ne derece insanidir.

Türkiye’de göçmen olarak bulunan Osmanlı bakiyesi bir çok halk vardır. Çerkesler bunların arasında en talihsizidir. Arnavutlar, Boşnaklar, Gürcüler bugün bağımsız devlet olarak dünya üzerinde varlıklarını sürdürüyorlar. Dolayısıyla bu diller dünyada birleşmiş milletlerde akredite dillerdir. Bu dillerin gazete radyo ve televizyon yayınları zaten mevcuttur. Oysa hiçbir siyasi talebi olmayan, sadece kültürel anlamda varlığını korumak isteyen çerkes çe için durum böyle değildir..

7 haziran 2004 pazartesi günü başlayan yayınlar maalesef hazırlıksız ve baştan savma bir görünüm arz etmiştir. Gazetelerde ve Avrupa kamuoyunda kürtçeye serbestlik adıyla tanıtılan yasa adeta bir inatlaşmaya sebep olmuştur.

Devlet Kürtçe yayının yanına Boşnakça Arapça ve Çerkesçe’yi monte ederek bir dengeleme politikası gütmüştür. Hala anlamakta güçlük çektiğim Boşnakça ve Arapça yayının sebebini bir türlü bulamadım.

Türkiyede yaşayan Boşnak toplumunun bir kesiminin kendilerinin böyle bir talepleri olmadığı söyleyerek yayını protesto ettiklerini öğrendim. Gerçekten de Türkiyede Boşnakça yayın çok mu gerekliydi. Devlet dili olan Boşnakça zaten 24 saat yayını olan bir dil. Türkiyede yaşayan Boşnaklardan isteyenler uydu antenleriyle Saraybosna televizyonunu seyretme imkanına sahipler. Aynı olay Arapça için de geçerli, hatta ileride yayın yapılacaksa Gürcüce için de geçerli

Şahsen ben bu yasayı yok olmaya yüz tutan yayın imkanı olmayan dillerin gelişmesi yönünde bir destek olarak algılıyorum. Bu açıdan bakınca Kürtçe yayına bile çok fazla gerek olduğunu düşünmüyorum. Ancak Kürtçe yayının zarureti başka bir yönden gerekli. Ne hazindir ki 80 yıldır cumhuriyetimiz bütün vatandaşlarına Türkçe öğretemedi. Bugün Güneydoğuda azımsanmayacak derecede Türkçe bilmeyen Türk vatandaşı Kürt var. Devlet bunlara Kürtçe olarak memlekette olan bitenden haber vermelidir.Bir yanda yok olmakla karşı karşıya olan bir dil Çerkesçe, diğer yanda ise vatandaşı olduğu bir ülkenin dilini anlamayan anadili Kürtçe olan bir halk. Ne yaman bir çelişki.

Türkiye’nin medeni ve uygar dünyada yerini alan Atatürk’ün deyimiyle Çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkmış günlere ulaşmasını büyük bir sabırsızlıkla bekliyoruz. Demokrasi bir toplumun ulaşması gereken son halkadır. Bu yolda yürüyen toplumlar büyük sancılar çekmektedirler.

Sabahın köründe saat 06:oo’da kültürel dillerde yayın yapıp, sabah saat kurarak milleti yayını dinlemek zorunda bırakan zihniyetin iyi niyetli olduğunu düşünmek istiyoruz. Milyonlarca vatandaşının taleplerini gündüz saatlerinde yayınlanan türkü istek programlarından daha değersiz bulan bir düşünceyi de anlamakta zorlanıyoruz.

Halkıyla bukadar kopuk olan çatık kaşlı bir devlet gidip, ne zaman yerine güler yüzlü bir devlet gelecek, o anı merakla bekliyoruz.

En azından çerkesce yayın için konuşabilirim. Türkiyede var olan sivil toplum kuruluşklarının temsilcileri olarak bizim hiç mi değerimiz yok. Bizim için yapılan bu yayınlarda bize danışılırsa devletin şanına bir halel mi gelir?

Bildiğim kadarıyla TRT çerkesce yayın konusunda önceden beri girişimleri olan Kafkas Dernekleri Federasyonundan da herhangi bir talepte bulunmamış. Ne kadar gülünç bir durum. Türkiyede çerkesce yayın başlatacaksınız, bu yayınlarla çerkes vatandaşlarınıza hitap edeceksiniz, ama onların oluştrduğu sivil toplum kuruluşlarını muhatap almaktan ısrarla kaçacaksınız. Bunuda anlamak çok zor.

Hazırlıksız ve gönülsüz olarak başlayan zamanla umarım yerine oturduğunu görürüz. Yine yayınlar öncesi bir bardak su da fırtına koparan halkın şöven duygularını harekete geçirmeye çalışan bazı radikal guruplarında mevcut durumu görüp mahcup olduklarını günü görür gibi oluyorum.

Türkiye bölgesinde istikrar unsuru güçlü bir devlettir. Dış güçlerin Türkiye üzerinde oynadıkları ve oynamaya çalıştıkları oyunlar hepsi boşa çıkacaktır. Türkiye bu yayınları kendisi için, kendi halkına saygı duyduğu ve sahip çıktığı için yapmalıdır. Bu güne kadar yapmaması büyük bir eksikliktir.

Biz kuzey Kafkasyalılar cumhuriyetimizin kurucusu diğer vatandaşlar gibi ülkenin birinci sınıf vatandaşlarıyız tek arzumuz sahip olduğumuz kültürümüzü Türkiye kültür mozağiine renk katmak için yaşatmaktır. Biz türkçeyi sevdiğimiz gibi çerkesceyide seviyoruz.Bunun altında başka sebep kimse aramasın. Gerisi laf-ı güzaf.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir