Tarık Cemal Kutlu da Hakka yürüdü. Yaklaşık üç aydır pençesine kıvrandığı lösemiye yenik düşen Tarık ağabey, 25 Kasım 2004 gece yarısı Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde hayata gözlerini kapadı.
Tarık Cemal Kutlu’yu 1973 yılında tanıdım. İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazanmıştım. Kutlu da kazandığım bölümden mezun olmuş, bölüm kitaplığında memur olarak çalışıyordu. Adını daha önceden de duymuştum. ‘Kuzey Kafkasya Dergisi’nin yazı işleri müdürlüğünü yapıyordu. Tanışmamızla dostluğumuz başladı. Kısa süre sonra kütüphane memurluğundan ayrılıp öğretmenliğe başladı. İçimdeki Kafkasya sevgisini perçinlememe sebep olanlardan birisi de Tarık Cemal Kutlu idi. Bugün ‘Birleşik Kafkasya Derneği’ adıyla faaliyet gösteren derneğin aktif üyesiydi Tarık ağabey. Bu derneğin ilk yayın organı olan ‘Kuzey Kafkasya Dergisi’ni yayınlıyordu. Ben de 1974 yılından itibaren derginin yayınında kendisine yardımcı oluyordum. Tarık ağabeyden sonra ‘Kuzey Kafkasya Dergisi’nin yazı işleri müdürlüğünü devralmıştım. İlk işim Tarık ağabeyi ziyaret edip, gönlünü ve tavsiyelerini almak olmuştu.
Tarık Cemal Kutlu’nun küskünlüğü yağmur bulutu gibiydi. Yönetimimdeki dergiye yazıları ile katkıda bulunmaya devam etti. Tarık ağabey tahsilini Türkoloji dalında yapmıştı. Ancak o kendisini tanımlarken ‘Çeçen filolog’ tabirini kullanmayı tercih ederdi. Türkiye’de Çeçen diline hakim, bu dili edebi anlamda en iyi kullananlardan biriydi. Çeçen diliyle yazılmış eserleri Türkçe’ye kazandırırken gösterdiği başarının sırrı, Türkoloji tahsilinin yanı sıra, yıllarca çeşitli gazete ve dergilerde editör olarak çalışmış olması idi. Tarık ağabey, ilmi çalışmalarının yanı sıra, yıllarca Vefa Lisesi’nde öğretmen ve idareci olarak eğitim camiasına hizmet etti. Binlerce öğrenci yetiştirdi. Tarık Cemal Kutlu son on beş yıldır Çeçen sufi geleneği üzerinde yaptığı araştırmaların tesiriyle sanırım biraz sufizme yönelmişti. Çeçenistan’da meydana gelen olaylardan çok etkileniyordu. Birinci Çeçen-Rus Savaşı sırasında komitenin en aktif üyeleri arasındaydı. Bir televizyon programında canlı yayına telefonla bağlanan Rusya’nın İstanbul Başkonsolosunu diplomatik teamüllerin dışında, bir Çeçen öfkesi ile azarlamasını hiç unutamam. Tarık ağabey ömrü boyunca yazdı-çizdi. Çizdi diyorum. Gerçekten de o çok yararlı bir sanatkardı.
Çizgi roman denemesi bile vardı. Bu kadar eseri kaleme alan, tercümeler yapan, çeşitli dergi ve gazetelerde yazı yazan Tarık Ağabey, ekonomik yönden hiçbir zaman rahata eremedi. O zaten paraya pula çok önem vermezdi. Bu yüzden gerek telif, gerekse tercüme ettiği eserleri yayıncılara verirken hakkını istemesini beceremezdi. Yaklaşık 500 sayfa civarında ‘Çeçen Tarihi’ adlı Çeçence’den çevirdiği kitabın baskısı için sponsor arayışı sırasında, Kafkas Vakfı’na da teklifte bulunmuştu. Bu kitabı basma imkanımız olamadı maalesef . Eylül ayının ortalarında Tarık Cemal Kutlu ağır hasta olarak Çapa Tıp Fakültesi’ne yatırıldı. Yakalandığı kan kanseri hastalığı dolayısıyla ağır kemoterapi tedavisine alınmıştı. Kapıdan, uzaktan uzağa konuşabiliyorduk. Hastalığının ciddi olduğunun farkında idi. Yüzünde tevekkül sahibi bir mü’minin gülümsemesi vardı. ‘Bana hem dua edin, hem de hakkınızı helal edin’ dedi. Sözlerimize bir tebessüm halesiyle cevap veriyordu. Dışarı çıktığımda önümde 30 yıllık koca bir mazi canlandı. Tarık ağabey gözümüzün önünde eriyor, onu çaresiz bir biçimde seyrediyorduk. Vefatından bir hafta önce Beyşehir’den gelip ve Kafkas Vakfı’nı ziyaret eden kıymetli büyüğümüz Mustafa Beştoy vesilesiyle Tarık Cemal Kutlu’yu yad etmiştik… Son durumu ile ilgili telefonla aldığımız bilgi, durumun ciddi olduğunu söylüyordu. Tarık ağabey de, her canlı gibi, Allah’tan gelip Allah’a döndü. 60 yıllık ömrüne çok şey sığdırdı. Hem Türk edebiyatına, hem de Kuzey Kafkasya edebiyatına adını yazdırdı. Kuzey Kafkasya’nın yiğit ve asil evladı mekanın cennet, ruhun şad olsun. Kuzey Kafkasya camiasının başı sağ olsun. (İstanbul – 25 Kasım 2004)