NEDEN BİRLEŞİK KAFKASYA?

Standard

TRT’de Çerkesçe yayının başlamasıyla birlikte, önceleri sevinç gösterilerinde bulunan insanlarımız şimdi yavaş yavaş yayını sorgulamaya başladı.

TRT’de yapılan yayının Kabardey aksanında yapılması bir iki yayından sonra sızlanmalara sebep olmaya başladı. Eğer yayından amaçlanan, Türkiye’de Çerkesçe konuşan ve Çerkesçeyi anlayan halka hitap etmekse, Türkiye’de bulunan Çerkeslerin yüzde seksen oranında Kabardey aksanı dışında kalan Batı Adıgey diyalektini konuştuklarını herkes bilir.

Biz, Kuzey Kafkasyalılar olarak en fazla birlik ve beraberlik gösterisinde bulunulacak bir günde yaşıyoruz. Benim kişisel görüşüm yayın olsunda hangi dilde olursa olsun anlayışına yakındır. Kafkasya’yı bir bütün olarak algılayan bir düşünceye sahipseniz yapılan yayının dili yada diyalekti sizin için büyük bir önem taşımaz. Bunu problem haline getirmezsiniz.

Peki o zaman neden yayınla ilgili memnuniyetsizlik ifade eden yazılara rastlar olduk. Neden insanlar Kabardeyce yayınları Adıge oldukları halde benimsemiyorlar. Ayrıca unutmayalım internet ortamı dışında görüşlerini açıkça ortaya döken bir çok insanımız daha var.

Bunu bir atasözü ile açıklayabiliriz. “Rüzgar eken, fırtına biçer” Siz yıllarca Kafkasya’yı küçük, suni bölünmelerle tanımlayıp mikro milliyetçilik tohumları ekerseniz “Biz Kafkasya’nın doğusunu tanımıyoruz, onunla ilgilenmiyoruz, bizim federasyonumuz Batı Kafkasya’yı kapsıyor” sözlerini ulu orta kullanırsanız, Birleşik Kafkasya diyen insanlara uzaylı gibi bakarsanız, bugün karşınıza çıkan suallerle muhatap olursunuz.

Milliyetçilik, bütün dünyada şöven duygulardan arınmış, en geniş şemsiyeyi açarak kalabalıkları altında toplayan, ortak payda oluşturmaya çalışan insanların ideolojisi haline gelmiştir.

Irk ve kan bağına dayanan milliyetçilik inkar edilmemekle birlikte, toplumlar sayılarını daha da arttırmak için yeni akrabalar tesis etmektedirler.

Kafkasya gibi binlerce yıldır ortak kültür oluşturan halkları birbirine kaynaştırmak yerine onları ayırmak için elinden geleni yapan zihniyet ateşle oynuyor. Birleşik Kafkasya söylemini coğrafya birliğinin oluşumunda olabilecek zorlukları öne sürerek, yada Rusya korkusunu gerekçe göstererek görmezden gelenler, Avrupa başta olmak üzere dünyadaki birleşme hareketlerini nedense görmezden gelirler.

Mikro milliyetçilik öyle bir virüstür ki, onu kaşır yada harekete geçirirseniz, sonu kabile ve sülale milliyetçiliğine kadar uzanır.

Üzülerek ifade etmeliyim ki Kafkas Dernekleri Federasyonu bu konuda iki yüzlü hareket etmektedir. Yayının başlaması öncesi, yetkili bir kurum, Türkiye’deki Çerkesleri tek başına temsil eden bir kuruluş olarak kendisini lanse edip TRT’de yapılan yayınların kendi girişimi ve marifetiyle yapıldığını söylemiştir.

Bu gün ise eleştiriler karşısında TRT yayınlarına hiçbir dahillerinin olmadığını ifade etmektedirler. Benim inancımda odur. Çerkesçe yayının yapılmasında ve başlamasında federasyonun yaptığı girişimlerin hiçbir etkisi olmamıştır. Avrupa uyum yasaları çerçevesinde Türkiye’de akla gelen kültürel gurupların içinde Çerkesler her telaffuzda zaten zikredilmektedir. Aynen Boşnakça da olduğu gibi biz istemesek bile zaten Çerkesçe yayın yapılacaktı .

Burada önemli olan bu yayının hangi diyalekte yapılacağı konusuydu. Federasyon yetkilileri bu konuya biraz hissi davranarak yayınların Kabardey aksanında yapılmasını sağlamışlardır. İşin derinine girmek istemiyorum. Türkiye’de hem Kabardey, hem Abzeh diyalektini çok iyi konuşan hatta Beslan Bitok’tan daha iyi bir Adıgeceye sahip olan Fahri Huvaj’ın haberleri sunmasını beklerken neler olduğunu bilmiyorum. Bu konuda eğer gerek görürse Fahri Huvaj açıklama yapar. Çünkü onun TRT’de bazı hazırlık toplantılarına katıldığını biliyorum.

Ben Şapsığ kabilesine mensubum. Bunu sırf bilgi olsun diye söylüyorum. En ufak bir kabile kompleksim yok. Bilen bilir daha da ileri gidip Çeçen, Oset ve Dağıstan ayrımına bile tahammülü olmayan bir insanım. Zaman zaman radyo ve televizyonlarda Çeçen meselesini dile getirdiğim için beni Çeçen olarak tanıyanlarda var. Bazen Çeçen olarak takdim edildiğim yerlerde sesimi dahi çıkarmadığım oluyor.

Bizler öncelikle mikro milliyetçilik hatta bölgesel milliyetçilik hastalığından kurtulmalıyız. Kabile ve sülalemizi elbette inkar edelim demiyorum ama bunlar bizim için bir üstünlük vesilesi değildir.

Bir edebiyatçı ve bir dilci olarak bir dilin farklı diyalektini konuşan insanları birleştirmenin en kestirme yolu, birbirlerini onlara dinletmektir. Abzeh Kabardeyce, Kabardey de Abzehçeyi sıklıkla dinlemelidir. Dinleme oranı yükseldikçe şiveler arasındaki etkileşim fazlalaşacak dilde bütünlük sağlanacaktır.

Federasyon Kafkasyalıları değil de Adıge ve Abhazları temsil ediyorsa (öyle görünüyor) Türkiye’de yeni yapılanmalar da kaçınılmaz olarak ortaya çıkacaktır.

Toplumu temsil ettiğini söyleyen kimseler ayırıcı değil birleştirici olmalıdırlar. Çerkes kelimesini tekeline alıp, onu bütün Kafkas halklarının üst kimliği olmaktan çıkarma yoluna sokanlar tarihi bir vebal altındadırlar. Rahmetli İsmail Berkok’un anısına anma programları yapmakla Berkok’un düşünceleri yerine gelmiyor.

İsmail Berkok’un ünlü mantık önerisini yeniden hatırlatmak istiyorum. Üstad şöyle diyor;

“Her Adıge Çerkestir, ama Çerkes Adige değildir.” Anlayana ne mutlu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir