İnsan Hakları Derneği Kabardey- Balkar Cumhuriyeti Şube Başkanı, Kuzey Kafkasya yakın tarihinin en önemli tanığı, Kafkasya’da oluşturulan bütün sivil toplum hareketlerinin kurucusu ve en aktif üyesi Valeri Hatıjuko Türkiye ve Avrupa gezilerini tamamlayarak Nalçik’e döndü.
Hatıjuko’nun bu gezisine vesile olan Paris merkezli “Kafkasya Çemberi” derneğinin kurucu başkanı gazeteci Nur Dolay hanıma özellikle teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Ayrıca, Avrupa temaslarındaki organizasyonlarda aktif olarak görev alan Hatice Can ve Zeynel Besleney arkadaşlarımıza da şükranlarımı sunuyorum.
Yine aynı şekilde, Hatıjuko’nun Türkiye gezisinin başarıyla sonuçlanmasında büyük emeği geçen Oset hemşehrimiz Yasemin Nak hanıma teşekkür etmeyi de önemli bir borç biliyorum.
…
Valeri Hatıjuko’nun Türkiye temasları çok yoğun geçti. Bu tür ziyaretlerin sonunda şehrin turistik ve tarihi yerlerini kapsayan bir gezi düzenlemek adettendir. Fakat programın yoğunluğundan böyle bir geziye fırsat bulamadık. Hatıjuko’ya son gün, bundan duyduğumuz mahcubiyeti ilettiğimde, gayet rahat bir şekilde, hiçbir zaman böyle bir beklenti içine girmediğini, asıl işinin hemşehrilerimizle buluşmak olduğunu ve bunun da gerçekleşmesinden çok memnun kaldığını ifade ederek rahatlamamızı istedi. Tam bir büyük insan tavrı; ki bunları söylerken samimiyeti yüzünden okunuyordu.
Hatıjuko’yu misafir ederek mensuplarına hitap etme şansı veren Düzce Kafkas Kültür Derneği, Kafkasya Forumu ve Şamil Vakfı, Samsun Birleşik Kafkasya Derneği, Uzunyayla Kafkas Kültür Derneği, Gaziosmanpaşa Kafkas Kültür Derneği, Bursa Birleşik Kafkasya Derneği, İstanbul Abhazya Kültür Derneğine de teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Yine sayın Hatıjuko’yu davet eden, fakat programın aşırı doluluğu nedeniyle icabet edemediği Ankara’da faal Birleşik Kafkasya Konseyi başta olmak üzere diğer derneklerimizin davetlerine de ayrı ayrı teşekkür ediyor, olumlu cevap veremediğimiz için kendilerinden özür diliyoruz.
Valeri Hatıjuko’yu davet ederken ve programını hazırlarken gayemiz Türkiye kamuoyunu ve insanlarımızı bilgilendirmek, konuğumuzu mümkün olduğu ölçüde halkımızla buluşturmaktı.
Ev sahipliği yapmak isteyen bütün kurum ve kuruluşlara imkanlar ölçüsünde cevap vermeye çalıştık. Hatıjuko’nun konferans vereceği bölgelerin ulaşımı kolay, Çerkesler’in yoğun olarak yaşadığı bölgeler olmasını arzu ettik.
Samsun Birleşik Kafkasya Derneğinin tertip ettiği toplantı hariç, Hatıjuko’nun bütün konferanslarında bulundum. Konferanslar son derece demokratik bir ortamda, genellikle soru cevap şeklinde geçti. Herkes dilediği soruyu sordu. Hatıjuko da bu soruları içtenlikle cevapladı.
…
Böyle başarılı ve faydalı gezinin ardından, fitneciler görev başı yapmakta gecikmediler tabii. Hatıjuko’nun Nalçik’e dönmesiyle birlikte harekete geçen bazı sanal ortam kalemşörleri saldırılarına başladı. Halbuki Valeri Hatıjuko’nun söyledikleri kamuoyuna ilk defa yansımıyordu. Hatıjuko bu söylemlerini ilk defa Türkiye’de de seslendirmiyordu; Nalçikte, Moskova’da, her yerde, her fırsatta, bu düşüncelerini yüksek sesle söylediğini zaten biliyoruz. Biz sadece, bu söylemlerini daha geniş kitlelere ve yüzyüze gelerek ulaştırmasını sağladık.
Şimdi bunu yaptık diye bizi ‘karıştırıcılıkla’ suçlayan bazı zavallılar var. Adige Xase, Kafkasya Dağlı Halklar Konfederasyonu, DÇB gibi kurumların kurucu ve yöneticileri arasında yer alan ve yönetim tarafından pasifize edilmek için her yola başvurulan bir insanın sesini duyurmasına yardımcı olmanın adı ne zamandan beri karıştırıcılık oluyor?
Sonra, bu sanal ortam kalemsörleri bunca konferans sırasında neredeydiler?
Bildiğim kadarı ile konferansların yapıldığı derneklerden Düzce, Uzunyayla ve Abhaz dernekleri Federasyon üyesidirler. Hatıjuko Düzce, Uzunyayla ve Abhaz Derneği’nde sorulan sorulara cevap verirken DÇB ve Kaf-Fed hakkındaki görüşlerini de açık bir şekilde dile getirdi. Sorulara tatmin edici cevaplar verdi.
Hatıjuko, karşı tezi savunan insanlarla medeni ölçüler içinde tartışabilecek yapıda bir insan. Halka açık toplantılarda anlattıklarını yalanlayamayıp, O’na sanal ortamda saldıranlar, sadece kendi çirkin yüzlerini ortaya koyuyorlar.
Eğer söylediklerinin aksini iddia edenler varsa, mertçe ortaya çıkarak kendisiyle yüzleşme yapma imkanına sahiptiler ve bu fırsatı değerlendirmeliydiler.
Hatıjuko’nun statüko ile ilgili görüşleri önceden beri bilinen şeyler. Dillendirdiği iddialar hiç de süpriz değil. Bu görüşler ilk defa duyuluyormuş gibi tepki gösterilmesi anlamsızdır.
Hatıjuko’ya Türkiye’den cevap verilemezken Adıgey’den cevap yetiştirilmeye çalışılması da ayrıca manidar. Kafkasya’nın problemlerine kafa yoracaklara yapılan öneri ise tam bir acz ifadesi. Neymiş, Hatıjuko Kafkasya’nın problemlerini diasporaya taşıyormuş; bu yanlışmış, Kafkasya’nın problemleri Kafkasya’da tartışılmalı ve çözülmeliymiş. Dünya globalleşirken, bütün ülkeler bin bir şekilde birbirine bağlanırken, Kafkasya ile ilgili değerlendirmelere tekel uygulama mantığını anlamamız ve kabul etmemiz mümkün değildir.
Şahsen, atalarımızın zorla sökülüp atıldığı topraklarla ilgili her konuda söz söyleme yetkisini kendimde görüyorum. Geriye dönsün dönmesin, her Kuzey Kafkasyalı ata vatanı ile ilgili söz söyleme hakkına sahiptir.
Türkiye’de yaşayıp Avrupa Birliğine giriş sürecinde, Türkiye’nin iç problemlerinin Avrupa kamuoyunda tartışılmasını, hatta Türkiye’ye baskı yapılmasını el çırparak sevinçle karşılayanların ata vatanımız ile ilgili kısmen eleştirel yaklaşımları dış müdahale olarak değerlendirmesini tebessümle karşılıyoruz.
İnsan Hakları Komisyonlarında çalışmalar yürüttüklerini söyleyenlerin ata vatanımızdan gelen insan hakları savunucusuna tahammülsüzlüklerini ise hiç anlayamıyoruz. Demek ki onların anladıkları insan hakkı, sadece kendileri ve yakın çevreleriyle sınırlı. Bu anlayışı da -eğer anlayışsa- ben anlayamıyorum.
Valeri Hatıjuko, Moskova’da Rus aydınları tarafından oluşturulan “Yurttaşlar Kongresi”nin bir üyesi. Hatıjuko sadece Kafkasya’da değil, tüm Rusya’da demokrasiyi hakim kılmak için çalışan bu aydınlar platformunun aktif bir üyesi. Hatıjuko “Moskova’ya gelmeyen demokrasi, Kafkasya’ya hiç gelmez” sözüyle anlamlı bir duruş sergilemektedir.
Rusya Federasyonu’nu oluşturan 89 farklı idari yapı içerisinde Kuzey Kafkasya cumhuriyetlerinin ekonomik yönden en geri kalmış bölgeler olduğu iddiasını nedense hep görmezden geliyoruz.
Hatıjuko açık açık yerel yönetimlerde görev başındakileri hırsızlıkla suçluyor. Federal bütçeden halkın refahı için yatırımlar yapılması kaydıyla gönderilen paraların çalındığını söylüyor. Hırsız yöneticiler Kremlin’e gebe kalıyor diyor. Bunun Moskova’ya karşılığını da halklarına zulmederek ödüyorlar diyor. Bu iddia yenilir yutulur bir iddia değil. Hatıjuko Kafkasya’daki yerel yöneticilerin hiç birini diğerinden ayırmıyor. Yöneticiden kasıt, sadece Cumhuriyeti yöneten Devlet Başkanı ve şürekası değil; iş yapma makamında olan hemen hemen bütün bürokratlardır. Bu suçlamayı genel olarak yapıyor. Bunun bir sistem haline geldiğini söylüyor.
Adıgey Devlet Başkanı Şövmen Hazret de göreve ilk seçildiğinde hırsızlık konusunu gündeme getirmişti. Şövmen bugün hala hırsız bürokratlarla başa çıkabilmiş değil.
Kuzey Kafkasya için ortak talebimiz daha çok demokrasi olmalıdır. Halkın başında diktatörleşen yönetici ve yardakçılarına yaranma çabaları bize hiç bir şey kazandırmayacaktır.
Kafkasya’daki Cumhuriyetlerde sadece Şövmen Hazret’in demokratik bir seçimle iş başına geldiğini söyleyebiliriz; ki “seçimler sırasında harcadığı milyon dolarlar bunu gölgelemez” diyebiliyorsak. Kremlin ile sağlam ilişkileri bulunmasaydı, Adıgey’de de görürdük demokrasiyi. Adıgey demokrasisini göstermelik de olsa şimdilik Şövmen’in dolarları kurtarmış oldu. Gelecekte ne olacağını ise sağ kalırsak hep beraber görürüz.
Rusya Federasyonu’nda, bilhassa Kuzey Kafkasya ile ilgili olumsuzluklar arka arkaya gelirken sesini çıkarmayanlar, Hatıjuko’ya karşı birden bire şahin kesiliyorlar.
Özerk Cumhuriyetlerin fiilen ortadan kaldırılması anlamına gelen Devlet Başkanlarının atama yoluyla göreve getirilmesi kararına hangi Kuzey Kafkasya Cumhuriyetinin lideri tepki göstermiştir? Devlet Başkanını seçemeyen Cumhuriyet olur mu Allah aşkına!
Hatıjuko’yu bunları söyledi diye mi suçlayacağız? Bu kararları daha yürürlüğe girmeden defalarca biz de dile getirdik. Ajans Kafkas sütunlarında bununla ilgili bir çok yazı çıktı.
Bütün bunlar olurken, Kafkasya’da Çerkes halkının problemleri ile ilgilenmeyi kendine şiar edinmesi gereken kurumların bu konuda bir tepki koyduklarına dair herhangi bir beyana rastlamadık. Kim bilir belki tepki gösterdiler de bizim haberimiz olmadı. Demokrasinin en basit kuralının bile ırzına geçiliyor: “Verilen haklar geri alınamaz, demokratik haklar halkın aleyhine geri götürülemez”.
Peki bütün bunlar olurken nerede insan hakları diyerek ortalıkda gezinenler?
Yok tabii.
Herkesi otokritik yapmaya, samimiyete davet ediyoruz.
….
Bu arada şimdiden haber verelim: Kafkas Vakfı olarak bundan sonra da Kafkasya’dan, -hatta Rusya’dan- konuklar ağırlayacağız; sisteme entegre olmamış, menfaat veya korkulara ruhunu satmamış konuklar. Kısaca statükocularımız şimdiden rahatsız olmaya başlayabilirler.
…
Yazımı ünlü şair Ziya Paşanın Terkib-i Bent’inden bir beyit ile bitirmek istiyorum.
Sözüm anlayana….
“Onlar ki laf ile verirler dünyaya nizamat
Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde. “