ATANMIŞLAR DEMOKRASİSİ

Standard

Çarlık Rusya’sını ihya etmeye, kendisi de Çar olmaya özenen Vladimir V. PUTİN, Kuzey Kafkasya’yı yok etmeye yönelik faaliyetlerine devam ediyor.

1575 yılından 1864 yılına kadar devam eden Rusların Kuzey Kafkasya’yı işgal hareketleri ,21 Mayıs 1864 tarihinde Kuzey Kafkas halklarının (özellikle Kuzey Batı Kafkas) vatanlarından zorla sürülmeleriyle son buldu.

Kuzey Kafkas halkları binlere yıldır oturdukları ve sahip oldukları toprakların büyük bir kısmını kaybettikten sonra Ruslar tarafından oluşturulan sun’i federe devletçiklerde toplam 123.600 km2 toprakta yaşamaya mahkum edilmişlerdir.

Kuzey Kafkas halklarının, Kuban steplerini de kapsayan tarihi toprakları yaklaşık 1 milyon km2’yi bulmaktadır.

Kuzey Kafkas halklarının sürgüne ve soykırıma tabi tutulduğu savaşlar sırasında, 1864 yılındaki nüfuslarının Karadeniz’den Hazar’a uzanan coğrafyada 5 milyondan fazla olduğunu kesinlikle ifade edebiliriz.

Aradan 141 yıl geçtikten sonra, Kuzey Kafkas halklarının anavatanlarındaki Cumhuriyetleri’ne ait topraklarının yüzölçümü 123.600 km2, nüfusları da tahminen 5 milyondur.

Adığeler, çoğunlukla olmak üzere Kuzey Kafkas halklarının diasporada yaşayan nüfusu anavatanda yaşayanlardan daha fazladır.

Rusya, Kuzey Kafkasya’da 1864 yılından sonra da sürgün ve soykırım politikasına devam etmiştir.

Çarlık’ın yıkılması ile iktidara gelen Bolşevikler, Kuzey Kafkasya’da 11 Mayıs 1918 tarihinde kurulan Bağımsız Kuzey Kafkasya Devleti’ni yıktıktan sonra bölgede büyük bir etnik temizlik yapmışlardır.

2. Dünya Savaşı sonrası Sovyet Rusya, Almanlar’la işbirliği yaptıkları bahanesiyle Çeçen-, İnguş, Karaçay ve Balklar halklarını sürgün etmişlerdir; bu sürgün esnasında bu halklardan yüzbinlerce insan hayatını kaybetmiştir.

Sovyetler’in dağılmasından sonra bütün halklar kendi kaderlerini tayin noktasında irade kullanırlarken, Çeçen halkının bağımsızlık talebi kanla bastırılmaya çalışılmış, bugün hala devam eden savaşta 250.000 Çeçen hayatını kaybetmiştir.

Rus Hükümetleri, Çarlık Rusyası dahil, Kuzey Kafkasya’ya hep sömürgeci, medeniyet götüren bir ağabey pozisyonunda yaklaşmışlardır. Oysa Rusya 500 yıldır Kuzey Kafkas halklarına kan ve gözyaşından başka bir şey vermemiştir.

PUTİN ile beraber Rusya yönetimi Kuzey Kafkasya’da yeni bir dönem başlatmıştır.

Sürekli olarak Kuzey Kafkasya’yı kaybetme korkusu yaşayan, bunu bir fobi haline getiren PUTİN ve Rus yönetimi kendi akıllarınca yeni tedbirler geliştirme yoluna gitmişlerdir.

Önce Kuzey Kafkasya ismini unutturmak ve Rus lügatinden silmek için “Güney Rusya Valiliği” adı altında bir birim oluşturarak Kuzey Kafkasya için “Güney Rusya” tabirini kullanmaya başlamışlardır..

Bunun ardından PUTİN ve çevresi Kuzey Kafkasya’daki federe cumhuriyetleri denetim altında tutmak için, federe devletlerin devlet başkanlarını atama yoluyla göreve getiren yasayı yürürlüğe koymuştur.

Dünyanın en komik yasasıyla, atama devlet başkanları PUTİN tarafından göreve getirilecek, seçim olmadan göreve gelen başkanlar ülkelerini yönetecekler ve halklarının temsilcisi olacaklar.Gülelim mi ağlayalım mı bilemiyoruz.

PUTİN, bu yasayla Rusya Federasyonu’nu oluşturan federe devletlerin başkanlarının yetkilerini bir vali statüsüne indirgemiştir. Halk tarafından seçilmeyen, atama yoluyla başkan olan doğaldır ki kendisini atayan PUTİN’in emirleri doğrultusunda hareket edecektir.

YELTSİN’den görevi devraldıktan sonra, kendi politikalarını yürütmek için, kendi kadrolarını oluşturan PUTİN, doğal olarak kendi yetiştiği ve başkanlık yaptığı FSB’yi bürokrat kaynağı olarak seçmiş, devletin önemli makamlarının büyük bir kısmını FSB kökenli elemanlarla doldurmuştur.

PUTİN ve ekibi Sovyetler’in dağılması ile yaşadıkları o büyük şokun etkisini halen üzerlerinden atabilmiş değiller. Rusya Federasyonu’nda ikinci bir parçalanma yaşanabilme ihtimali ve senaryoları PUTİN ve yakın çevresinin uykularını kaçırmaktadır.

PUTİN, ileride yaşanabilecek muhtemel parçalanma senaryolarına karşı üniter bir Rusya’nın kurtuluş olacağı düşüncesi ile Rusya’yı federasyondan hızla üniter bir yapıya geçirmenin yollarını aramaktadır.

Rusya gibi çok geniş bir coğrafyaya yayılmış, yüzden fazla etnik grubu bünyesinde taşıyan hantal bir devletin, üniter bir yapıya dönüştürülmesi fiilen mümkün olmadığı gibi, Rusya’nın korkularına da çözüm getirmeyecektir.

PUTİN ve şurekası, federe devletlerde sandık başına gidip, devlet başkanını seçtiğini zanneden halka seçim oyununu bile çok görmektedir.

Seçimlerde zaten Moskova’nın desteklediği, onun onay verdiği adaylar ekseriyetle seçimleri yüzde doksan oy oranıyla kazanmaktadırlar.

PUTİN, devlet başkanının atamayla göreve getirilmesi kararını alırken yüzde onluk bir sapma payına bile tahammül gösteremeyeceğini ortaya koymuştur.

Pek ihtimal dahilinde olmasa bile federe devlet vatandaşlarının,seçimde Moskova’nın adayı dışında bir tercihte bulunmasının önüne geçilmesi bu yasayla sağlanmış oldu.

Artık Kuzey Kafkasya’da ve RF genelinde devlet başkanı olmak isteyenler önce PUTİN’in atadığı bölge valisinin gözüne girmek durumundalar. Bununla da yetinmeyip Kremlin’de PUTİN’in danışmanlarıyla temas kurup, Kremlin içinde lobi faaliyetleri yürütüp başkanlık koltuğunu elde etmek zorundalar.

Başkanlık koltuğunu elde etmek için PUTİN’in güvenini kazanmanın şart olduğunu hatırlatırsak, PUTİN’in güvenini kazanan federe devlet başkanının halkı için ne anlam ifade ettiğini anlatmamıza gerek var mı?

Kuzey Kafkasya’da göreve gelen ilk atama devlet başkanı Teymuraz MAMSUROV oldu. (Kuzey) Osetya Devlet Başkanı Alexandre DZASOKHOV’un istifa etmesiyle boşalan koltuğa oturan MAMSUROV için Osetya’da yoğun protestolar sürüyor.

DZASOKHOV yönetiminden memnun olmayan halkın baskıları sonucu istifa etmek zorunda kaldı. PUTİN onun yerine yine onun gibi halkından kopuk DZASOKHOV’un yakın bir arkadaşı olan MAMSUROV’u başkanlık makamına atadı.

PUTİN, devlet başkanlarını atama yoluyla göreve getirme vasıtasıyla ne kadar büyük bir hata yaptığını zamanla anlayacaktır.

Baştan sona hilelerle dolu bir seçim olsa bile, federe devletlerde yapılan seçimlere birden fazla aday katılarak en azından görüntüde bir demokratik yarış yaşanıyor, seçime katılan adaylar kısa bir süre için olsa dahi, muhalif söylemlerle deşarj oluyorlardı.

PUTİN zaten bir oyuncak olan demokrasiyi halkın elinden alarak büyük bir sorumluluk altına girmiştir.

Başkan olmak için dalkavukluk yarışına giren adaylardan seçilemeyenler hızla PUTİN’in karşısına geçerek halkçı pozuna bürüneceklerdir. PUTİN durup dururken kendine yeni yeni düşmanlar yaratacaktır.

Önceleri seçime girip kaybeden adaylar seçilememe sebepleri olarak bir çok bahane uydururken artık tek bahane ortaya çıkacaktır; bu bahane PUTİN’dir.

Kuzey Kafkasya’da atama yoluyla göreve gelecek başkanlar arasındaki çekişme Kuzey Kafkasya’daki huzursuzlukları daha da arttıracaktır.

Kim bilir belki PUTİN ve yönetimi Kuzey Kafkasya’nın daha da karışmasını istiyorlardır.

PUTİN ne yaparsa yapsın Rusya Federasyonu’nun ikinci parçalanmasını önleyemeyecektir. Üniter Rusya yaratma yolunda attığı adımlar, RF’nin parçalanmasını hızlandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Unutmayalım, baskıların arttığı ve yoğunlaştığı anlar, rejimlerin çöküşünün yakın olduğunun en belirgin ifadesidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir