Sabırsızlıkla beklediğimiz Çerkesçe yayın 10 haziran 2004 tarihinde TRT3 televizyonu kanalında saat 10:30’da gerçekleşti.
Yayının içeriği üzerinde hiç durmak istemiyorum. Burada önemli olan bir psikolojik sınırın aşılmış olmasıdır. Fiili olarak Türkiye’de var olan bu dilleri ısrarla görmezden gelerek, bu dillerle ilgili hiçbir bilimsel temele dayanmayan hipotezler geliştiren zihniyet sonunda kıspete vurmak zorunda kaldı.
Türkiye’yi yıllarca batıya yönelttiğini iddia ederek halkı avutan politikacılarımız, batının demokratik erdemlerini kendi halklarından sürekli olarak kıskandılar. Politikayı babadan oğla geçen bir saltanat haline getirerek, 1923 yılında kaldırılan monarşiyi cumhuriyet rejiminde de sürdürdüler. Demokrasisiz bir cumhuriyetin hiçbir anlamı olmadığını göz ardı ettiler. Irak’ın, Suriye’nin, eski Sovyetler birliğinin de cumhuriyet ile yönetildiğini, oysa buraların demokratik olmadığını hep unuttular. Cumhuriyet demokrasiyle taçlandığında bir anlam ifade eder. Bugün Türkiye’de olan budur.
AKP yönetimi bütün engellemelere rağmen demokratikleşme yolunda emin adımlarla yürümektedir. Yönettiği toplumu tanımayan, tepeden inmeci jokoben tavırlarla halkı yönetmeye çalışan politikacı tipine artık bu toplumda yer yoktur.
Türkiye bir imparatorluğun varisidir. Bu imparatorlukta, geçmişte bir çok farklı etnikten gelen insanlar bir arada yaşamışlar, kader birliği etmişler, bugün üzerinde yaşadığımız vatanı korumak için oluk oluk kan dökmüşlerdir. Çok küçük marjinal guruplar belki olabilir, ancak farklı dil ve lehçe konuşan insanlar için Türkiye vatandır, ay yıldızlı bayrak uğruna can verilen bayraktır. Osmanlı zamanında kendilerine her türlü kültürel özgürlük tanınan, özellikle Müslüman unsurlar bunu kötüye kullanmamışlardır.
Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında parçalanma endişesi yaşayan bir yönetimin bazı refleksleri anlaşılabilirdi. Aradan 80 yıl geçmesine rağmen, hala içinde barındırdığı farklı etnikten gelen insanların halk oyunlarını, yemeklerini ve daha bir çok kültürel değerlerini tanırken ,onların dillerini tanımamak demokratlıkla bağdaşan bir tavır değildir.
7 Haziran 2004 tarihiyle başlayan anadilde yayın gerçekten çok önemli bir süreçtir. Son derece uyduruk bir içerikle hazırlanan yayınları televizyonun başına geçerek seyreden insanın psikolojisini o topluma mensup olmayanlar anlayamaz.
Her şeyden önce devlet seni adam yerine koymuş. Senin evde konuştuğun dile saygı göstermiş, o dile televizyonda zaman ayırmış. Bunlar toplumun moral değerlerini yükseltmek açısından çok önemli hususlardır.
Geçen yazımızda biraz sert üslupla eleştirdiğimiz yazımızı yeniden okuyunca biraz haksızlık yaptığımız kanaatine vardım. Dünyada en zor şey değişimdir. Statükoyu yıkmak ve değiştirmek gerçekten çok zordur. TRT den dört dörtlük bir Çerkesçe yayın beklemek ne kadar gerçekçi olurdu. Kendine has kuralları olan, ellerini ovuşturarak sansür edilecek programları bekleyen denetçiler ve onlarla sürekli mücadele halinde olan programcılar. TRT ancak bu kadar yapabilir.Belki önümüzdeki günlerde zamanla programların içeriği ve kalitesi de artabilir. Esas olan lokomotifin hareket etmesidir.
TRT de başlayan bu yayınlar zamanla özel kanallara da yansıyacaktır. Bu dillerde yayının yapılmasıyla devletin üniter yapısına zarar gelmediğini gören statüko, zamanla daha da gevşeyerek yeni açılımlara izin verecektir.
Yayınların dönüşümlü olarak hem Kabardey hem de Adıgey diyalektinde yapılacak olması çok önemlidir. Birbirini anlama noktasında zorlanan, farklı diyalekt konuşan Çerkesler bu sayede ortak bir Çerkes diyalektinde buluşacaklardır.
TRT büyük bir ihtimalle önümüzdeki günlerde radyo yayınlarını daha da dinlenebilir bir saate kaydıracaktır. Ayrıca radyo yayınlarında sürenin biraz daha uzun tutulması önümüzdeki günlerde mümkün olabilecektir. Özel kanallara yayın noktasında gerekli izinin fazla zaman geçirilmeden verilebileceğini umuyoruz. Bazı özel televizyonların çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte hareket ederek farklı dil ve lehçelerde, haftalık belirli süreye dayalı yayınlarında en kısa sürede başlayabilmesini umut ediyoruz.
Sözün kısası bu gün önemli bir gündür. Bu vesileyle uyum yasalarını çıkaran parlamentomuza ve bunun uygulanması için ısrarlı takipte bulunan AKP hükümetine teşekkürlerimizi sunuyoruz.